Over the past thirty years, Dubai, the popular city of the United Arab Emirates, has become well known success story with its remarkable degree of development and extraordinary projects. The reasons of this rapid development and interesting success in the Emirates have become a popular discussion subject in academia recently. It is a well-known truth that one of the most important reason of the development of the country is the contribution of migrant workers. However, the situation of migrant workers who compose almost the %90 of the population of the UAE have become a serious social issue and government has begun to work on it. Migrant workers who came from different backgrounds frequently have faced serious problems such as extremely long working hours, poor living conditions, unpaid salaries and lack of job safety. International Human Rights Organization and International Labour Organization have been watching and criticizing the working conditions in many Gulf countries and asking urgent solutions from these countries' governments. This study not only analyzes the problems of the migrant workers but also explores the new government policies to solve them. Field work and semi structured interviews are used as the methodology of this study. This work demonstrates that government in Dubai has attempted to solve migrant worker's problems by applying new policies recently but there is still a long way to go.

1990’larda kurulan yeni dünya düzeninin iki temel unsuru liberal ekonomi ve demokrasi olmuştur. Bu makale, neo-liberal politikaların geleneksel ve otoriter siyasi yapılar üzerindeki etkisini KİK ülkeleri olan Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) örnekleri üzerinden incelemeyi hedeflemektedir. Dinin ve aşiret geleneğinin siyasi yönetimde hala etkin olduğu monarşiyle yönetilen bu iki ülke ‘’otoriter’’ rejimlerin incelenmesi için uygun örneklerdir. Katar ve BAE petrol ve gaz gelirleri ile dünya piyasalarına eklemlenip zenginleşirken bu süreçte bir takım siyasi açılımlarla liberalleşmeyi kısmen deneyimlemişlerdir. Ancak bu liberalleşme adımları siyasi yapıda gerçek bir dönüşüme ve demokratikleşmeye yol açmamıştır. Bu çalışmanın amacı ekonomik liberalleşmenin tezahürü olan küresel piyasalar ile ticari ve finansal anlamda derin bir entegrasyona rağmen, otoriter yönetim şekillerinin ciddi siyasi değişimlere uğramamasının nedenlerini bu iki ülke üzerinden incelemektir. Çalışma, KİK ülkelerinin serbest ticaret ve finansal liberalizm üzerinden tanımladıkları piyasa ekonomisi modeline tüketim kültürünü de eklemleyerek vatandaşlarını ve küresel aktörleri ortak bir paydada buluşturma başarılarının otoriter siyasi yapının sürekliliğini sağlamada önemli bir rol oynadığını öne sürmektedir. Makalede tartışılacağı üzere neoliberal politikalar sonucu ortaya çıkan yüksek ekonomik refah ve tüketim özgürlüğü, bu toplumların otoriter devlet yönetiminin meşruluğunu sorgulamasını ve bu ülkelerdeki siyasi değişiminin derinleşmesini engellemiştir. Bu makale Katar ve BAE örneklerini inceleyerek, neoliberalizmin otoriter rejimler ile nasıl birlikte var olabildiğini gösterirken, KİK monarşilerinin siyasi liberalleşme deneyimlerinin neden derinleşmediğini ve bir takım açılımlara rağmen bu ülkelerdeki yönetimlerin nüfus üzerindeki güçlerini nasıl pekiştirebildiklerini tartışarak Ortadoğu çalışmaları literatürüne katkı sağlamayı hedeflemektedir.

Political advertising is a form of campaigning that allows candidates to directly convey their message to voters and influence the political debate. South African political parties (African National Congress and the Democratic Alliance) also adopted the use of social media networks as an effective tool for political campaigning purposes and to encourage the public to engage in political discourse. The chapter investigates how both the South African public and the political parties are using YouTube for discussion, debate, and opinion formation during the 2019 South Africa elections. Sociological analysis method is used in the research. The subject is especially about Aristotle's concept of rhetoric, promises of political messages, and political persuasion in written form. The findings part of the study shows that the most prevailant issues in the election campaigns were corruption, failure to keep promises, and the effort to create a new leader identity in the DA party. By ANC, independence, Mandela's contributions and past actions, and the importance of voting were mentioned.