No abstract

No abstract

Özet: Erişkinlerde ince bağırsak volvulusu (İBV) çok nadir görülen bir hastalıktır ve hayatı tehdit eden bir cerrahi acildir. Bu nedenle İBV'nin erken teşhisi ve tedavisi önemlidir. Meckel divertikülü sindirim sisteminin en sık görülen malformasyonudur. Gastrointestinal kanama, Meckel divertikülünün çocuklarda %40,2'ye varan insidansı ile en sık görülen prezentasyonudur. Bununla birlikte, bağırsak tıkanıklığı yetişkinlerde en sık görülen belirtidir ve semptomatik Meckel divertikülü vakalarının %14 ila %40'ını oluşturur. Meckel divertikülüne sekonder ince barsak volvulusu ise nadirdir. İBV ve özellikle meckel divertikülüne sekonder İBV ile ilgili bazı makaleler yayınlanmış olsa da bunların çoğu vaka raporlarıdır. Bu sunumda, daha önce cerrahi öyküsü olmayan ve ileus tablosuyla acil ameliyata alınan ve eksplorasyonda Meckel divertikülü nedeniyle ince barsak volvulusuna sekonder barsak obstrüksiyonu olduğu görülen 40 yaşında bir kadın hastayı sunuyoruz. Ayrıca bu vakada meckel divertikülü uterusa yapışık ve sağ over kisti ve inflame tuba mevcuttu. İnce barsak volvulusuna ovaryan yapıların etyoloji olarak gösterildiği literatürde bir vaka tespit edildi. Amaç, tanı ve klinik yönetimi tanımlamak ve literatürü gözden geçirmektir.

AmaçErkek Meme Kanseri nadir görülen bir hastalıktır. İnsidansı son yıllarda artmakta, ancak sağkalım sonuçları iyileşmektedir. Prospektif randomize çalışmaların eksikliği nedeniyle, kadın meme kanseri kılavuzlarına göre tedavisi ve takibi yapılmaktadır. Ancak kendine özgü anatomi ve fizyolojisi nedeniyle hastalığın seyrinde farklılıklar olabileceği düşünülmektedir. Gereç ve YöntemSüleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Onkoloji Kliniği' nde Ocak 2011 -Ocak 2020 tarihleri arasında meme kanseri nedeniyle opere edilen erkek hastaların verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Adenokarsinom dışındaki meme patolojileri çalışmaya dahil edilmedi. BulgularÇalışmaya 7 hasta dahil edildi. Aynı süre içerisinde 847 kadın hasta görülürken, erkek hasta oranı % 0,8 idi. Tüm hastalara total mastektomi ile birlikte level 1, 2, 3 aksiller diseksiyon yapıldı. Patoloji sonuçları değerlendirildiğinde; 1 (% 14,2) hastada evre 1, 2 (% 28,5) hastada evre 2, 3 (% 42,8) hastada evre 3, 1 (% 14,2) hastada evre 4 hastalık olduğu görüldü. Genel sağkalım ortanca değeri 48 ay (min: 35 -max: 53 ) olarak saptandı. SonuçErkek meme kanserinin aynı evredeki hastalarda prognozunun kadın meme kanserinden daha kötü olmadığı gösterilmiştir. Ancak geç tanı, tedaviye uyumsuzluk ve standardizasyon problemleri nedeniyle pratikte daha kötü prognoz söz konusudur. Erkek meme kanseri konusunda farkındalığın artırılması ve yapılacak geniş çaplı prospektif randomize çalışmalar neticesinde tedavinin erkek meme kanserine özgü, standardize edilmesi ile daha iyi sonuçlara ulaşılabileceğini düşünüyoruz.

Travmatik nöromlar, gerçek neoplazmlar olmayıp tümör benzeri sekonder hiperplazi olarak kabul edilen lezyonlardır. Bilier sistemde görülen travmatik nöromalar sistik duktus güdüğünde kolesistektominin geç komplikasyonu olarak gelişir ve hastalar genelde striktür yada obstrüksiyona bağlı sarılık nedeni ile kliniğe başvurur. Kolesistektomiden birkaç ay ile 40 yıl sonra ortaya çıkabilirler. Bilier traktın nörinomu daha önce çok nadir olarak bildirilmiş olsa da, tanı olarak vurgulanması faydalı görünmektedir. Bu lezyon, safra yollarının benign darlıklarının olağan dışı bir nedeni olup, tanıda zorluklara neden olabilir. Biz de 28 yaşında sarılıkla başvuran, tetkiklerinde bilier darlık saptanan ancak malignite ayrımı yapılamayan, operasyon sonrası koledok patolojisi nörinom olarak raporlanan olguyu literatür eşliğinde sunmayı amaçladık.