The current research aimed to examine the relationship between personality traits, resilience, and psychological symptom levels of front-line supermarket employees during the COVID-19 pandemic. Three-hundred and ten (310) supermarket employees participated in the research between March and May 2021. Participants filled out the questionnaire sets online The Demographic Information Form, Symptom Checklist, Five Factor Inventory and Resilience Scale for Adults were presented as questionnaire sets. Pearson Correlation Analyses were conducted to determine the relationships between variables, Multiple Regression and mediation analyses were conducted to discover the predictors of symptom level. It was found that personality traits, resilience and psychological symptom levels are related to each other. Conscientiousness, neuroticism, openness and resilience are significant predictors of psychological symptom level. In addition, resilience plays a mediating role in the relationship between neuroticism and psychological symptom levels. The findings were discussed within the framework of the relevant literature and COVID-19 research findings.

In this chapter, the aim is to discuss what sexual harassment is, theoretical models based on sexual harassment, social and individual effects of sexual harassment, and the place of sexual harassment in the media. This chapter consists of three main sections. Firstly, sexual harassment is defined, and the theoretical models related to sexual harassment, gender differences in sexual harassment, and world statistics on sexual harassment are introduced. In the second part, the effects of sexual harassment on the society and the individual are examined from the perspective of psychology. In addition, the psychological consequences of sexual harassment at the individual level are examined from the perspective of clinical psychology. The last section covers the impact and visibility of sexual harassment on the media and the social media visibility examples of sexual harassment.

Bu araştırmanın amacı üniversite sınavına hazırlanan lise öğrencilerinin depresif belirti, anksiyete, stres belirtileri, öz şefkat ve okul tükenmişliği arasındaki ilişkilerin incelenmesidir. Üniversite sınavına hazırlanan lise öğrencilerinin hem akademik hem de yaşamsal olarak birçok sıkıntı ile yüz yüze geldikleri görülmektedir. Bu bağlamda öz şefkatin koruyucu olabileceği düşünülmektedir. İzmir ilinin Bergama ilçesindeki devlet liselerinde eğitim alan 251 öğrenci araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Demografik bilgi formu, Depresyon - Anksiyete - Stres Ölçeği, Öz-Anlayış Ölçeği ve Okul Tükenmişliği Ölçeği ile oluşturulan ölçek seti katılımcılar tarafından doldurulmuştur. Analizlerden önce normal dağılım varsayımları kontrol edilmiş ve veri analize hazır hale getirilmiştir. Pearson Korelasyon ve Çoklu Regresyon analizleri uygulanmıştır. Araştırma bulguları, depresif belirti, anksiyete, stres, öz şefkat ve okul tükenmişliğinin birbirleri ile ilişkili değişkenler olduğunu ve okul tükenmişliğinin depresif belirti ve stres düzeyleri tarafından yordandığını göstermiştir. Elde edilen bulgular, literatür tarafından desteklenmektedir fakat öz şefkatin okul tükenmişliğinin yordayıcısı olmaması dikkat çekmiştir. Bulgular, ilişkili literatür ışında tartışılmıştır ve gelecek çalışmalara öneriler sunulmuştur.

This chapter mainly aims to shed light on a rather overlooked phenomenon of pathological Internet use (PIU). Due to the rise of the technology, the global internet usage is almost inevitable, yet although it has many benefits, the dependency towards the internet usage (where it is specific or general) is an alarming psychological condition, especially for young adults and adolescents. The disorder and its related problems as well as treatment and intervention options that are evidence-based are reported. The results of treatment-outcome studies underlying the positive effects of CBT for PIU are presented. The necessity of more literature in the related field and the need for an official diagnosis for better understanding of etiology and treatment of PIU is underlined.

Bu araştırma, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Futbol Süper lig, 1. Lig futbolcuları ve yanı sıra diğer takım sporlarının liglerinde faaliyet gösteren elit basketbolcu, voleybolcu ve hentbolcuların yaş, cinsiyet, uyruk ve benzeri demografik özellikleri çerçevesinde müsabaka öncesi ve esnasındaki gerçekleştirdikleri batıl inanç ve davranış örüntülerinin incelenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya toplamda 177 elit sporcu kolay örnekleme yöntemi ile seçilmiş ve katılımcılar çalışmaya gönüllü olarak katılmıştır. Çalışmada veri toplamak amacıyla Demografik Bilgi Formu ile Sporda Batıl İnanç ve Davranış Envanteri’nin kısaltılarak uyarlanmış bir versiyonu kullanılmıştır. Çalışmada katılımcıların batıl inançlarına yönelik davranışlarının bireysel başarılarına etki ettiğine dayalı inanç düzeyi ve batıl inanç davranışının yapılmadığında hissedilen kaygı düzeyinin cinsiyet, eğitim düzeyi, medeni hal, uyruk ve spor branşı grupları açısından farklılaşıp farklılaşmadığı t-test ve Varyans Analizi (ANOVA) ile; yaş, lisanslı olarak müsabakalara katılım yılı, katılımcıların batıl inançlarına yönelik davranışlarının başarıya etki ettiğine dayalı inanç düzeyi ve batıl inanç davranışının yapılmadığında ortaya çıkan kaygı düzeyi arasındaki ilişkiler ise Pearson Korelasyon Analizi aracılığıyla test edilmiştir. Yürütülen istatistiksel analizler ile yaş ve lisanslı olunan yıl arasında pozitif ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğunu göstermiştir (r= .786, p