The objective of the present study was to determine the type, frequency, the reason why complementary and alternative medicine (CAM) treatments are used, the factors related with their use, and the effects of CAM usage on long-term survival. Families of a total of 120 children with cancer between 0-18 years of age, including 50 (41.7%) girls and 70 (58.3%) boys, participated in our study. The authors found that 88 patients (73.3%) used at least one CAM method, the most common (95.5%) of which was biologically based therapies. Most frequently used biologically based therapies were dietary supplements and herbal products. The most commonly used dietary supplement or herbal product was honey (43.2%) or stinging nettle (43.2%), respectively. We found that patients used such CAM methods as complementary to, but not instead of, conventional therapy. Sixty-nine out of 88 patient families (78.4%) shared the CAM method they used with their physicians. No statistically significant relation was found between socioeconomic, sociodemographic, or other factors or items and CAM use. The mean follow-up period of the CAM users and nonusers groups was 79.4 ± 36.7 (21.3-217.9) and 90.9 ± 50.3 (27.4-193.7) months, respectively. Five-year survival rates for CAM users and nonusers were found as 81.5% and 86.5%, respectively (P > .05). In conclusion, families of children with cancer use complementary and alternative treatment frequently. They do not attempt to replace conventional treatment with CAM. Higher rates of CAM use was found in families with higher educational level. CAM usage did not affect the long-term survival.

All three drugs were similar in terms of efficacy, adverse effects, and compliance within 48 hours of therapy. These results suggest that ketoprofen may be used for antipyresis as an alternative to acetaminophen and ibuprofen.

Background: There are no data regarding the prevalence of malignancies in patients with primary immunodeficiency (PID) in Turkey. Along with the prevalence of malignancy, we aimed to present the types of malignancy and define the underlying immune deficiency of the patients. Method:Between the years 1992 and 2018, from five tertiary immunology clinics, fifty-nine patients with PID who developed malignancy were included. All patients were evaluated for demographics, clinical features, and prognosis. Results:The prevalence of malignancy in our cohort was detected as 0.9% (59/6392).The male-to-female ratio was 1.8 (38/21), and the median age of patients was 14 years (range: 1.5-51). The median age at diagnosis of malignancy was 10 years (range: 1.5-51). Ataxia-telangiectasia was the most frequent PID in patients with malignancy (n = 19, 32.2%), and non-Hodgkin lymphoma was the most common malignancy (n = 32, 51.6%). The rate of malignancy in DOCK8 deficiency (n = 7/43, 16.3%) was higher than AT (n = 19/193, 9.8%), Wiskott-Aldrich syndrome (n = 2/22, 9.1%), and common variable immunodeficiency (n = 11/205, 5.4%). EBV quantitative PCR was positive in 16 out of 53 patients (30.2%). Three patients had secondary malignancies.Remission was achieved in 26 patients (44.1%). However, 31 patients (52.5%) died.Two patients (3.4%) are still on chemotherapy. Conclusion:This study is the largest cohort investigating the association of malignancy in patients with PID in Turkey. While lymphoid malignancies were the most common malignancy and observed more frequently in AT patients, the risk for malignancy was higher in patients with DOCK8 deficiency compared to AT.

Bu konuda bilinenler İmmün yetmezliklikli olgularda akciğer etkilenimi sık görülmektedir. Tekrarlayan enfeksiyonlar ve eşlik eden immün ve enflamatuar olaylara bağlı olarak akciğerlerde kronik değişiklikler oluşmaktadır. Ancak immün yetmezlikler nadir görüldüğü için akciğer bulguları ile ilgili veriler sınırlıdır. Çalışmanın katkısı Humoral immün yetmezlikli olgularda en sık görülen akciğer hastalıkları bronşiektazi ve atelektazidir. Humoral immün yetmezlikli olgularda akciğerde meydana gelen yapısal ve fonksiyonel değişiklikleri göstermede akciğer grafisi yetersizdir ve akciğer parankimi ve işlevlerini değerlendirmede gerekli olgularda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi ve solunum fonksiyon testlerinin yapılması gereklidir.

Özet: Alerjik hastalıklar, çocukluk çağında yaygın görülen kronik hastalıklardır. Tedavi başarısızlığı, uzun tedavi süreleri, ilaçların yan etkilerinden korkmak ve TAT yöntemlerinin daha zararsız olduğunu düşünmek insanları alternatif tedavi yöntemlerine yöneltmektedir. Bu çalışmada amacımız polikliniğimize başvuran ve çeşitli alerjik hastalıklar nedeniyle takip edilen hastalarımızda tamamlayıcı ve alternatif tıp (TAT) yöntemlerinin kullanımını ve nedenlerini araştırmaktır. Çalışma Ağustos 2019 ve Ağustos 2020 tarihleri arasında yapıldı. Herhangi bir alerjik hastalığı olan hastalar çalışmaya alındı. Katılımcılara primer hastalıkları ve TAT ile ilgili toplam 24 sorudan oluşan anket uygulandı. Çalışmaya 102 olgu alındı. Olguların kız erkek oranı 0,7 ve ortalama yaşları 10,4 ± 5,6 yıl idi. Tamamlayıcı ve alternatif tıp kullanma oranı %34,6 (n=36) olarak saptandı. Çalışma grubunda en sık görülen hastalık alerjik rinit iken (n=64, %62,7), TAT yöntemlerinin en sık kullanıldığı hastalık gıda alerjileriydi (n=11, %40,7). En çok uygulanan TAT yöntemi bitkisel tedavilerdi (n=19, %33,1). Tamamlayıcı ve alternatif tıp kullanan hastalarda kullanmayanlara göre ortalama anne ve baba yaşı daha düşük saptandı. Ayrıca özel muayenehane veya kliniğe başvuran hastalarda, hastalığıyla ilgili başka hastaların ailelerinden ve çevresindeki insanlardan bilgi alanlarda TAT kullanım oranı daha yüksekti. Kronik hastalıkların tedavisinde hastaların beklentilerinin karşılanmaması nedeniyle hastalar alternatif yöntemler arama eğiliminde olabilir. Gelişen modern tedavi yöntemlerine karşın alerjik hastalığı olan bireylerde TAT kullanımının önemli oranda olduğu ve ebeveynlerin yaşı küçüldükçe TAT kullanma eğilimlerinin arttığı görülmüştür.