Bu çalışma ile ortaokul matematik öğretmenlerinin 2018 yılında uygulamaya konulan ilk Liselere Giriş Sınavı'na (LGS) ilişkin görüşlerinin belirlenmesi, karşılaşılan güçlükler ve bu bağlamda öğretmenlerin çözüm önerilerinin alınması amaçlanmıştır. Çalışma, Türkiye'nin farklı bölgelerinde görev yapmakta olan 88 ortaokul matematik öğretmeni ile yürütülmüştür. Örnek olay tarama modelinin benimsendiği çalışmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen ve 8 sorudan oluşan bir form kullanılmıştır. Çalışmanın sonucunda öğretmenlerin, öğrencilerinin LGS başarılarını genel olarak yetersiz olarak tanımladıkları görülmüştür. Elde edilen diğer bir sonuçta ise öğretmenler, uygulanan yeni sistemi soruların niteliği bağlamında olumlu bulurken mevcut altyapının yetersiz olduğunu belirtmişler, soruların zorluğunun azaltılması ve sınav süresinin artırılmasını önermişlerdir.

This study intends to determine the statistical literacy levels of pre-service mathematics teachers and to evaluate the contribution of the statistics courses in the elementary mathematics education curriculum to statistical literacy. A mixed methods research design was adopted. The study group consisted of 202 pre-service mathematics teachers enrolled in the Statistics and Probability course. In the data collection process, a pre-test and post-test was administered to determine the pre-service teachers' statistical literacy before and after the statistical course, and classroom observations were performed to identify the contribution of the statistics course to statistical literacy. The Rasch model was used for validity-reliability analyses, and one-way ANOVA tests were used to analyze the quantitative data. Content analysis was utilized in the analysis of qualitative data, which revealed that statistical literacy levels of pre-service teachers are generally low, generally influencing the competence of pre-service teachers. The pre-service teachers failed in the sample selection component in the pretest and data interpretation in the post-test, while they were more successful with table and graphs in the pre-test and sample selection in the post-test. The comparative analysis of revealed statistically significant differences in favor of U4 in the pre-test, but in favor of U1 in the post-test. It was concluded that practices included in the statistics lessons could be effective on these differences.

Through comparative literature research and qualitative analysis, this article considers the development of Alevi identity and political agency among the diaspora living in a European democratic context. This affects the Alevi emergence as political actors in Turkey, where they have no official recognition as a distinct religious identity. New questions regarding their identity and their aspiration to be seen as a political actor confront this ethno-religious group defined by common historical trauma, displacement, massacre, and finally emigration.

The pandemic caused by severe acute respiratory syndrome coronavirus-2 (SARS-CoV-2) in 2019-2022 leads to a multisystem illness that results in damage to numerous organ systems. In this review, our goal was to assess current research on long-term respiratory, cardiac, neurological, digestive, rheumatological, urogenital, and dermatological system complications of coronavirus disease 2019 (COVID-19). Bibliographic searches were conducted in December 2021 using PubMed and Google Scholar, retrospectively, covering all COVID-19 literature to determine the consequences of the disease. This review may help to determine the prospects for new studies and predict the upcoming aspects requiring assessment in post-COVID-19 syndrome.

Analiz sonucunda 3 adet bulgu ortaya çıkmıştır. İlki; Arçelik'in sürdürülebilirlik raporunda, sürdürülebilirliğin ekonomik-sosyal boyutu ile çalışanları odak noktaya aldığı, sürdürülebilirliğin uygulamasını öncelikle onlar üzerinde gerçekleştirdiği ve çalışanlar vasıtasıyla diğer çoklu paydaşlara ulaşmakta olduğudur. İkincisi, sürdürülebilirliğin çevresel ve ekonomik boyutları ile müşteriler ve tedarikçilerin yakın ilişkide kullanılmasıdır. Sonuncusu, çalışanlar ve tedarikçiler arasında etik algı, müşterilere karşı ise çevreye duyarlı imaj oluşturmanın amaçlandığıdır. Bu çalışmanın alan yazına iki katkısı bulunmaktadır. Birincisi, sürdürülebilirlik raporlarının önceden belirlenen bir perspektiften (kurumsal marka) incelenmesi ve ikincisi kavram frekansları yerine analizde kavramlar arası ilişkilerin kullanılmasıdır.