İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte her birey aynı zamanda birer içerik üreticisi konumuna gelmiştir. Özellikle sosyal medyayla birlikte kullanıcılar tarafından çok sayıda içerik üretilmekte ve paylaşılmaktadır. Sosyal medyada denetim mekanizmasının olmaması, çoğu kez haberlerin teyit edilmeden dolaşıma sokulmasına ve yanlış bilgilerin yayılmasına yol açarak dezenformasyona neden olmaktadır. Gerçeklerin çarpıtıldığı hakikat ötesi bu çağda sahte haberlerin sosyal medyada kısa süre içerisinde büyük bir hızla yayılması, insanların algılarını değiştirerek manipülasyona yol açmaktadır. Özellikle kriz dönemlerinde daha fazla yalan haber ortaya çıkmakta ve yayılmaktadır. Bunun en belirgin örneği yakın zamanda yaşadığımız Covid 19 pandemi sürecinde görülmüştür. İlk vakanın ortaya çıkmasıyla gerek dünyada gerekse ülkemizde büyük bir dezenformasyon ve manipülasyon yaşanmıştır. Hatta o dönem Dünya Sağlık Örgütü bu durumu “infodemi” terimiyle ifade edip en az salgın kadar tehlikeli olduğunu vurgulamıştır. Benzer bir durum 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş’ta yaşadığımız büyük depremden sonra da ortaya çıkmıştır. Deprem sonrası sosyal medyada çok sayıda sahte haberin üretilmesi ya da gerçek haberlerin çarpıtılması, büyük boyutta bir dezenformasyona yol açmış ve insanlar yanlış şekilde manipüle edilmiştir. Bazı devlet kurumları ve sivil toplum örgütleri hakkında paylaşılan gerçek dışı içerikler, arama kurtarma çalışmalarını da olumsuz yönde etkilemiştir. Maraş depremi sürecinde sosyal medyadaki dezenformasyonun hangi boyutta gerçekleştiğini betimlemeyi amaçlayan bu araştırma, toplumu önemli ölçüde etkileyen hassas ve güncel bir konuyu ele alması nedeniyle önem taşımaktadır.
Bu çalışmada 2023 Kahramanmaraş depremi sonrasında sosyal medyada yer almış ve teyit.org tarafından ele alınan afet sürecindeki iddialar ve bunlara ilişkin veriler ortaya konmuştur. Çalışmada betimsel analiz kullanılmış olup ilgili platform tarafından ele alınan 6 Şubat-28 Mart 2023 tarihleri arasındaki tüm içerikler incelenmiştir. Analiz sonucunda deprem sonrası dolaşıma sokulan haberlerin büyük çoğunluğunun yanlış olduğu görülmüştür.