Hatay’ın Yayladağı İlçesine Göç Eden Suriyelilerin Bütünleşme Süreçleri

Abstract

Bu çalışmada, Suriye'de iç çatışma ve güvensizlik ortamının başladığı 2011 yılından itibaren Türkiye'ye göç eden Suriyelilerin, Türkiye'nin en güney ucunda yer alan Yayladağı ilçesine göçleri sonucunda, ilçe sakinleri ile göç edenler arasında ortaya çıktığı görülen sosyal, kültürel ve ekonomik yönlerden karşılıklı bir etkileşim sürecinin boyutları ve bunun ülke geneline yansıyan sonuçları ele alınmaktadır. Nitel araştırma yöntemlerinden görüşme tekniği kullanılan çalışma kapsamında, göç edilen yerde yaşayan Yayladağlılar ile birlikte Suriyeli Bayırbucak Türkleri ve Araplar ile yarı yapılandırılmış görüşme formlarıyla derinlemesine mülakatlar yapılarak kamu görevlileri ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile birlikte toplam 91 katılımcının görüşlerine yer verilmiştir. Araştırmanın kuramsal arka planı oluşturulurken Friedrich Heckmann'ın bütünleşme teorisinden yararlanılmıştır. Saha araştırmasının sonuçlarından anlaşıldığı üzere, yerli halk ile göç edenler arasında bir kültürlenme ve etkileşim sürecinin yaşandığı ancak bunun ortak dil, kültür gibi özellikler taşıyan Bayırbucaklı Türklerde daha fazla olduğu, Araplarda ise düşük düzeyde kaldığı ortaya konulmuştur. Bu durum da bütünleşmede ortak dil, kimlik ve kültürün önemini bir kez daha ortaya koymuştur.

Gündeli̇k Mi̇lli̇yetçi̇li̇ği̇ Şehi̇rde Deneyi̇mlemek: Suri̇ye Zorunlu Göçünün İzdüşümünde Ki̇li̇s

“…Geçtiğimiz son birkaç yılın en çok üzerine yazılıp çizilen, araştırılan, rapor sunulan, sempozyumlar düzenlenen sosyal bilim konusu genelde göç, özelde ise Suriye'den Türkiye'ye olan göç olduğunu söyleyebiliriz. Göçün 5 toplumda yarattıkları üzerine konuşulanlar ise genellikle Suriyelilerin uyum ve adaptasyonu (Gültekin vd., 2021;Bozkurt, 2021) veya emeği (Ünal, 2014;Sönmez ve Adıgüzel 2017;Akcan, 2018;Aksürmeli, 2019;İlgazi, 2019;Nizam, 2019;Adar, 2020) üzerineyken, az da olsa yerli halk ile karşılaşmalar üzerinden ilerleyen çalışma vardır Çatak, 2020;Erdoğan, 2019;. Bu çalışmaların da temel derdi, bu iki tarafın birbirlerini nasıl gördükleri ve nasıl deneyimledikleri ve/ya ötekileştirme kuramlarının bu temel dertte nasıl çalıştığıdır.…”