ÖzToplumsal sorunlarla mücadele genellikle tek bir kurumun ya da sektörün kapasitesini aşar. Bu nedenle farklı sektörlerden değişik sosyal politika aktörleri, toplumsal sorunların çözümü için diğer aktörlerle resmi ve gayri resmi ilişkiler geliştirmeli ve işbirliği yapmalıdır. Sosyal politikaların tüm toplumsal aktörler arasındaki işbirliği ağları aracılığıyla sunulması, refah devleti ile bu hizmetlerin tamamen devlet dışı aktörlere devredilmesi seçenekleri arasında üçüncü bir yol olarak ortaya çıkmıştır. Ağlar, hem klasik örgütlerin yerini alan bir örgütlenme formu hem de hiyerarşik yönetim anlayışının yerini alan yeni bir yönetim anlayışını ifade etmektedir. Sunulan refah hizmetlerinin etkinliği ve başarısı, sosyal politika ağlarının yapısı ile doğrudan ilgili hale gelmiştir. Ancak sosyal politika ağları, şimdiye kadar yapılan çalışmalarda göz ardı edilmiş ve yeterince incelenmemiştir. Bu çalışmada sosyal politikaların sunumunda yeni bir yaklaşım olarak ortaya çıkan ağların yapısı, teorik olarak incelenmiş ve gelecekte bu konuyla ilgili yapılacak olan çalışmalara zemin hazırlamak amaçlanmıştır.
AbstractStruggle with social problems often exceeds the capacity of a single institution or sector. Therefore, different social policy actors from different sectors have to work in cooperation with other actors in developing formal and informal relations. Collaboration networks emerged as a third way between the welfare state and the transfer of these services to non-state actors. Networks represent both a form of organization that replaces classical organizations and a new aproach that replaces hierarchical management. The effectiveness and success of welfare services has become directly related to the structure of social policy networks. However, these networks have been ignored in studies conducted so far and have not been adequately studied. In this study, the structure of networks which emerged as a new approach in the presentation of social policies is examined theoretically and it is aimed to pave the way for future studies.
GirişDevlet, Sanayi Devriminden itibaren sosyal sorunlarla mücadelenin temel sorumlusu olagelmiştir. Özellikle İkinci Dünya Savaşının sonlarından 1970'li yılların ortalarına kadar yaşanan yaklaşık 30 yıllık süre sosyal devlet anlayışının tam anlamıyla hayata geçirildiği bir dönem olmuş ve bu dönem refah devletinin "altın çağı" olarak nitelendirilmiştir. Gerçekten de bu dönemde devletin gelirlerindeki artış, sağlık, istihdam, konut, tam istihdam politikaları vb. gibi sosyal politikaların bütünüyle devlet tarafından sağlanmasını beraberinde getirmiştir (Ersöz, 2011:36). Bir taraftan sosyal harcamalar yoluyla asgari yaşam standardını yükselten devletler, diğer taraftan da pek çok yasal düzenleme yapmak suretiyle sosyal hakları güvence altına almıştır. Ancak 70'li yılların ortalarından itibaren baş göstermeye başlayan ekonomik, politik ve toplumsal krizler devlet tarafından sunulan refah hizmetlerinin sorgulanmasına yol açmış (Blakemore ve Griggs, 2007:265;Bode, 2006b;Jessop, 1999; Şenkal ve Sarıi...