Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın ek protokolü kapsamında, din esasına dayalı şekilde gerçekleştirilen Nüfus Mübadelesi sürecinde Mübadele’den muaf tutulanlar haricinde, gitmesi gerekirken farklı sebeplerden dolayı mübadeleye dahil olamamış, gidememiş, gitmek istememiş ve Anadolu’da yaşamaya devam etmiş insanlar olmuştur. Çoğunluğunu kadınların ve çocukların oluşturduğu ve kaçırılma, kaybolma, evlenme, evlatlık verilme, besleme alınma gibi farklı sebeplerle Mübadele’ye katılmamış ya da katılamamış bu kişiler zaman içerisinde Müslümanlaş(tırıl)mış ve bu dönüşüm hikâyelerini uzun yıllar farklı sebepler dolayısıyla gizlemek durumunda kalmışlardır. Bu makale, sözlü tarih yöntemiyle gerçekleştirilen görüşmelerden hareketle, Müslümanlaş(tırıl)mış Rumlarda belleğin aktarımına, neden bunca zaman sustuklarına, susmak istediklerine ve daha sonra neden hatırladıklarına, hatırlattıklarına ve konuştuklarına, kimliklerinin değişimine ve dönüşümüne, çok-kimlikli yaşam mücadelesine, hikâyelerinin ortak noktalarına, dünden bugüne değişen bakış açılarına, kısacası bu zamana kadar haklarında fazla bilgi sahibi olunmayan, hem Türkiye’nin hem de Yunanistan’ın resmi ve milli tarih yazımında nerdeyse hiç yer almamış, unutulmuş ya da saklı tutulmuş Müslümanlaş(tırıl)mış Rumların dünlerine ve bugünlerine odaklanmaktadır. Ulus-devletin homojen toplum yaratma ideali içinde uzun süre sessiz kalan ve asimilasyon stratejisini benimsemek durumunda kalan Müslümanlaş(tırıl)mış ilk gruptan ziyade az ve eksik de olsa aile hikâyesini bilen diğer nesillerin kimliklenerek entegrasyon stratejisini benimsediği, bireysel de olsa etnik yeniden canlanma ile tanınma mücadelesine girdikleri, bu doğrultuda belleği ve kimlik stratejilerini kullandıkları yarı yapılandırılmış görüşmelerle kayıt altına alınmıştır.