Ülkemizde hak sahiplerince aranmayan hakların devlete devrini öngören temel düzenlemelerden birisi SK’nin, sahiplerine ödenmesi gereken sigorta alacaklarının, zamanaşımına uğraması ve hak sahibine ulaşılamaması hâlinde, Güvence Hesabı’na devredileceğini belirten 33/B maddesidir. Benzer bir diğer düzenleme de BK’nin 62. maddesinde yer alır. Her iki düzenlemede de kanun koyucu bir hakkın sahibince aranmadığının kabulü, böylece devlete devrinin sağlanabilmesi için ilgili hakkın zamanaşımına uğramış ve hak sahibine karşı gerekli bildirim ve ilanların yapılmış olmasını aramıştır. Oysa bu konuda ayrıntılı düzenlemelere ve eski bir yargı geçmişine sahip Amerika Birleşik Devletleri’nde bir hak, ancak adına “terk süresi” (dormancy period) denilen bir sürenin, hak sahibinin hakkının varlığından haberdar olduğunu ve hak üzerindeki sahiplik iddiasını devam ettirdiğini gösteren herhangi bir eylemi olmaksızın geçmesi durumunda, “sahibince aranmayan” yani “terk edilmiş bir hak” olarak kabul edilmektedir. Tabi kanun koyucunun, geçmesi ile birlikte ilgili hakkın -terk edildiği kabul edilerek- devlete devrini sağlayan bu süreyi “zamanaşımı” olarak adlandırıp, meseleyi bu kurum üzerinden düzenlemesi, mahkemelerin de bir hakkın terk edilmiş sayılması için geçmesi gereken süreyi zamanaşımı olarak tanımlayıp, uyuşmazlıkları da bu kurum üzerinden çözmeye çalışmasına yol açmıştır. Bu ise bir yandan zamanaşımı kurumunun geleneksel ilke ve kurallarının ihlaline, diğer yandan terk edilmiş hakların devlete devri kurumunun kendine has ilke ve kurallarının oluşturulmasına engel olmaktadır.