Dişeti çekilmesi (DÇ), dişin gingival kenarının mine-sement sınırının apikalinde konumlanması sonucu kök yüzeyinin ağız ortamına açılması olarak tanımlanır. Dişeti çekilmesinin patolojik, fizyolojik, anatomik veya bunların kombinasyonları sebebiyle oluşabileceği ile ilgili farklı düşünceler vardır. Son yıllarda hastaların yüksek estetik beklentilerini karşılamak ve kanlanmayı artırmak gibi sebeplerle papillanın bütünlüğünü koruyan cerrahi prosedürler ön plana çıkmaktadır. Periodontal biyotipi geliştirmek için bir otogreft olan bağ dokusu grefti(BDG) altın standarttır. Tünel tekniği (TUN), konservatif özellikleri ve gelişmiş estetik sonuçları sayesinde sıkça gündeme gelmektedir. Bu yöntem teknik hassasiyeti oldukça yüksek olan olan Modifiye Koronale Pozisyone Tünel Tekniği (MKPTT), Vestibuler İnsizyon Subperiosteal Tünel Tekniği (VISTA), modifiye-Vestibuler İnsizyon Subperiosteal Tünel Tekniği (m-VISTA ) ve Lateral Tünel Tekniği (LTT) modifikasyonların ortaya çıkmasına aracı olmuştur. Son yıllarda çokça uygulanan BDG ve/veya greft benzeri materyallerin kullanımı hasta konforunu artırmaktadır. Bu greft benzeri materyaller sığır/domuz kaynaklı kolajen matriks(KM), hiyalüronik asit(HA), trombositten zengin fibrin(TZF) olabilmektedir. Bu materyaller ile kullanılan çalışmaların sonuçları umut verici görünmektedir. LTT, tekli dişeti çekilmelerinin tedavisinde oldukça başarılı bulunmuştur. MKPTT hem tekli hem de çoklu dişeti çekilmelerinin tedavisinde kök kapama yüzdesi ve keratinize dişeti genişliğinin artırılmasında en yüksek başarıya sahip yöntem olarak öne çıkmaktadır.