Mitsel öyküleme toplumlardaki bazı sosyal kurumların işleyişini kolaylaştırmaktadır. Bu bağlamda, her millete ait çeşitli mitler vardır ve bunlar ait oldukları toplumun en gizli insanî arzularını yansıtmakta olup mevcut oldukları kültürün yaşam tarzları ve inanışlarıyla bağlantılıdırlar. Buradan hareketle mitler, ilkel kültürleri açıklamakta olduğu kadar büyük medeniyetleri ve dinleri açıklamak için de önemlidir. Mitlerdeki her olay rast gele ve muğlak bir şekilde ortaya çıkmış olup bu durum onları gerçekliği yadsınamaz tarihî vakalardan ayıran en büyük özelliktir. Bunun yanı sıra bazı tarihî vakalar ve mitlerin birbiriyle benzerliği de söz konusu olmakla birlikte mitlerde anlatılanlar tarihî olaylardan arta kalanlardan ve abartılardan ibarettir. Kırgızlar da en eski Türk etnonimlerden biridir ve zengin bir sözlü kültüre sahiplerdir. Sözlü türler içerisinden ağıtın en eski sözlü edebiyat ürünü olduğu düşünülmektedir. Bunun içindir ki Kırgız ağıtları içerisinde bazı unsurların açıklaması sadece mitoloji yoluyla olabilmektedir. Kırgız ağıtlarında geçen Allah ve sahip anlamına gelen "ege" kelimesi buna misal olarak verilebilir. Kırgız ağıtlarında bir diğer mitolojik unsur ise attır. Eski Türk inanışlarında at, Rabbine kurban edilen bir hayvan olarak tanımlanır. Bunun nedeni, at ile gökyüzü arasında bir bağlantı olduğu düşüncesinin yaygın olmasıdır. Ayrıca bu hayvanın gökten indiği ve cennetle etkileşime girdiği düşüncesi tarih öncesinde yaygın bir inanıştır. "At insanın kanadıdır." atasözü bile Kırgızların ata yüklediği anlamı göstermeye yetecek niteliktedir. Kırgız tarihindeki ölü gömme ve yuğ törenleri göz önüne alındığında, atın bu atasözünde sadece bir binek hayvanı olarak değil, aynı zamanda "Pegasus" örneğinde olduğu gibi başka bir âleme geçişte önemli bir rol üstlenen olağanüstü bir canlı olarak tasavvur edildiğini söylemek mümkündür. Bu çalışmada Kırgızistan’ın Batken, Toktogul ve Kara-Kulca bölgelerinden görüşme yöntemiyle derlenmiş olunan ağıt örneklerinde mitolojik unsur olarak “at” incelenecektir.