Ahlak, İslam düşüncesinde önemli bir konuma sahiptir. Onun bu konumu İslam düşünürlerince de tasdik edilmiştir. Bu nedenle filozoflar, ahlak ilmini felsefenin bir bölümü olarak kabul ettikleri pratik kısmında ele alarak ona dair görüşlerini ortaya koymuşlardır. İslam ahlak felsefesi insanın ahlakî yapısını ortaya koymadan önce nefsin ne olduğu ve onun güçlerinin neler olduğu üzerinde durmaktadır. İnsan nefsinin anlaşılması ona dair yapılacak olan çalışmaların temellerinin sağlam zemin üzerine inşa edilmesi demektir. Nefsin yapısının anlaşılmasından sonra kişinin ahlakî olarak gelişip insan-ı kâmil derecesine ulaşabilmesi için sahip olması gereken faziletler ile kaçınması gereken reziletlerin neler olduğu hususunda bilgi verilmektedir. Bu bakımdan İslam ahlak felsefesinde, insanın ruhsal olarak sağlıklı olabilmesi ve aynı zamanda ahlakî olarak gelişebilmesi amacıyla, ruhsal tıp önemli bir yer tutmaktadır. Bu açıdan İslam düşünürlerinin bu konuya özenle yaklaştıkları görülmektedir. Ruhsal tıp alanında özellikle kalp hastalıkları ve bu hastalıkların tedavisi bağlamında görüş öne süren düşünürlerden biri de İbn Teymiyye’dir. İbn Teymiyye’nin ahlaka yaklaşımında din önemli bir yerde bulunur ve ruhsal olarak insanın gelişmesi de dine bağlıdır. Bu çalışma İbn Teymiyye nazarında bir insanın hem bedenen hem de ruhen sağlıklı olabilmesi için neler yapması gerektiği hususuna dairdir. Nitekim İbn Teymiyye haset, cimrilik, kıskançlık gibi kalbî hastalıklar hakkında bilgiler vererek onların nasıl tedavi edilmesi gerektiği üzerinde durmaktadır. Kişinin bu hastalıklardan kurtulması ise onun beden ve ruh sağlığına katkı sağlayacaktır; çünkü beden ruhu ruh da bedeni etkilemektedir. Beden ile ruh arasındaki ilişki insanın ahlakî yapısına da yansımaktadır. Dolayısıyla insanın, insan-ı kâmil olabilmesi için öncelikle beden ve ruhuna iyi bakması gerekir. Bunu da ancak Kur’an’ın rehberliğinde Allah’a iyi bir kul olarak gerçekleştirebilecektir.