Apnea of prematurity: challenges and solutions

Abstract

Apnea of prematurity is a developmental disorder that frequently affects preterm infants, especially those with lower gestational age. Even if apnea of prematurity is by definition a self-limiting condition, it can cause serious problems during the hospital stay and can potentially have long-term neurological and cognitive consequences depending on the severity and intensity of the episodes. The diagnosis of apnea of prematurity can be made only after excluding a number of diseases of the preterm infant in which apnea may be an epiphenomenon. Etiological diagnosis is essential for selection of appropriate treatment, which may be nonpharmacological or involve use of drugs.

Aerosol drug delivery to spontaneously-breathing preterm neonates: lessons learned

“…Premature infants suffering from mild-to-moderate nRDS may display higher respiratory rate (> 60 breaths/min) and additional abnormal respiratory patterns, including periodic breathing and episodes of apnoea. Indeed, the frequency of apnoeic episodes correlates inversely with gestation, and apnoeas are present in nearly all infants born at less than 26 weeks' gestation [63].…”

Prematüre Apnesi̇ Ve Hemşi̇reli̇k Yöneti̇mi̇

“…Metilksantinler, güçlü santral sinir sistemi uyarıcısı olup, solunumu uyararak apneye etki eder [10]. Kafeinin yarılanma ömrünün ve güven aralığının daha iyi olması, santral sinir sistemi üzerindeki etkisinin teofiline göre daha fazla olması, solunum hızını daha fazla artırması ve teofilinden daha az yan etkisi olmasından dolayı kafein daha çok tercih edilmektedir [4,13]. Metilksantinlerin, özellikle aminofilinin, bazı yan etkileri mevcuttur.…”

“…Literatürde bu bebeklerde prone pozisyonun uygun olduğu belirtilmektedir. Prone pozisyonda bebeklerin oksijen gereksinimi azalır, akciğer perfüzyonu ve kardiyak atımı artar, spontan solunumu desteklenir, mide boşalımını hızlandırarak reflü sıklığı azalır, bu faktörler ile birlikte apne azalır [4,15,27]. Ancak Bhat ve ark.…”

“…Vücut ısısının 36.5 -37 °C arasında tutulması önerilmektedir27. Vücut ısısındaki hafif artış, solunumda düzensizlik meydana getirmektedir [4,27]. Yapılan bir çalışmada küvöz ısısı 30.4°C olarak ayarlanan bebeklerde apne sıklığının, küvöz ısısı 32.5°C olanlara göre daha az olduğu bulunmuştur [33].…”

“…Apne 20 saniyeden daha uzun süre solunum durması veya siyanoz ya da bradikardinin eşlik ettiği daha kısa süreli solunum durması olarak tanımlanır [1,2,3]. Prematüre apnesi ise 37. gestasyon haftasından küçük bebeklerde görülen apne olarak tanımlanır ve solunum merkezinin olgunlaşma eksikliğinden kaynaklanır [1,4]. Apne yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde (YYBÜ) gözlenen en yaygın problemlerden biridir.…”