Toplumsal cinsiyet ayrımı, kadına yönelik şiddet gibi konular son yüzyılda konuşulmaya ve tartışılmaya başlanmıştır. Kadın ile ilgili toplumsal sorunlar adli tıbbı her zaman yakında ilgilendiren konulardan olmuştur. 17. Yüzyılda İtalya'da yaşayan ve bilinen ilk kadın ressamlardan olan Artemisia Gentileschi'nin yaşadıklarının adli tıp uzmanları tarafından bilinmesi gerektiği düşünülmüştür. İtalyan Barok ressam olan Artemisia Gentileschi, modernite öncesi sanatın en önemli kadın ressamlarından kabul edilir. 1593'de Roma'da ressam bir babanın kızı olarak doğan Artemisia, okula gönderilmemiş ve okuma yazmayı kendi çabası ile öğrenmiştir. Küçük yaşlarda babasının atölyesinde çalışmaya başlayan sanatçı, (1616'ya kadar) kadın olduğu için sanat okuluna kabul edilmemiştir. Genç yaşlarda yaptığı resimlere babası kendi imzasını atmış ve takdirleri de yine babası kendi adına kabul etmiştir. 1616 yılında akademiye kabul edilen sanatçı Floransa'daki Academia del Disegno'ya kabul edilen ilk kadındır. 19 yaşındayken babasının kendisine perspektif konusunda ders vermesi için tuttuğu çalışma arkadaşı Floransalı manzara ressamı Agostino Tassi tarafından cinsel saldırıya uğrayan Artemisia, günümüze de ulaşan mahkeme kayıtlarından öğrenildiğine göre yedi ay süren dava boyunca mahkeme heyetinin aşağılamalarına maruz kalmıştır. Mahkeme salonunda bekâret kontrolünden geçirilmiştir. Suçlamalarından vazgeçmesi için kendisine işkence yapılan Artemisia, iddialarından yine de vazgeçmemiştir. Agostino Tassi ise bu durumdaki bütün erkekler gibi suçlamaları reddedip, kızın sayısız erkekle ilişkisi olan hafif bir kadın olduğunu ileri sürmüştür. Bütün cinsel saldırı davalarında olduğu gibi, bu dava da suçludan çok kurbana zarar vermiştir. Artemisia Roma'yı terk etmek zorunda kalmıştır. Yaptığı resimlerde olayın ruhsal etkileri görülebilmektedir. Ressamın yaşadıklarının, günümüzde dahi tüm sosyoekonomik seviyelerdeki kadınların yaşadıkları zorluklara benzerliği bakımından, sunulmaya değer olduğu düşünülmektedir.