Erciyes Üniversitesi-Kayseri Öz: Fransız İhtilali, Avrupa'nın sınıf ayrımına dayalı sosyal düzenine ve bunun üzerine kurulu otoriter rejimlerine karşı ciddi bir tehdit yarattı. Neredeyse tüm Avrupalı devletler, İhtilal'in getirdiği ilkeleri büyük bir tehlike olarak algılayarak Fransa'ya karşı düşmanca bir tavır içerisine girdiler. Nitekim İhtilal'in yankıları Avrupa'yı çeyrek asra yakın sürecek olan bir savaş sürecine soktu. Bu süreç, kısa ve orta vadede, hem İhtilal fikirlerinin hem de Avrupa'nın kaderini tayin edecek bir öneme sahip görünüyordu. Bu savaşlar bütününe önderlik edecek devletin ise, Fransa'nın XVIII. yüzyıldaki müzmin rakibi Britanya olması şaşırtıcı değildi. Asıl şaşırtıcı olan, Britanya'nın dış politikasına bu dönemde yön veren Genç William Pitt'in gündeminde savaşın kesinlikle yer almamasıydı. Ülkesinin çıkarlarını korumak için uzunca bir barış dönemine ihtiyaç olduğunu düşünen Pitt, Fransa'yla iyi geçinme taraftarıydı. İki ülke arasındaki barışın uzun süre devam edeceğine dair de oldukça iyimserdi. Zira İhtilal nedeniyle zayıflayan Fransa'nın savaşı düşünmesi pek olası görünmüyordu. Ancak 1792 sonbaharından itibaren Fransa'da yaşanan bir takım gelişmeler, Pitt'i, bu barış politikasından yavaş yavaş uzaklaştırmaya başladı. İşte bu son dönemde Britanya'nın İhtilal karşısındaki tarafsız ve iyimser tutumunu değiştirmesine ve Fransa'yla bir kez daha karşı karşıya gelmesine neden olan gelişmeler çalışmamızda incelenmeye çalışıldı.