Siyasi partiler, toplumun farklı kesimlerini temsil etme ve talepleri siyasi arenaya taşıma açısından hayati bir fonksiyona sahiptir. Ancak, aşırı sağ partiler, kullandıkları nefret söylemleriyle bu sürecin sağlıklı işlemesini sekteye uğratarak demokrasilerin derinleşmesine zarar vermektedir. Buna rağmen son yıllarda Avrupa’da aşırı sağ partilerin göçmen karşıtı söylemleri ve milliyetçi-popülist politikaları, birçok seçmenin ilgisini çekmiş ve bu durum seçim sonuçlarına da yansımıştır. Nitekim 2024 yılında yapılan Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarına bakıldığında aşırı sağ partilerin ciddi bir ivmelenme yakaladığı görülmektedir. Elbette bu politik sonucu ortaya çıkaran birçok tarihsel, siyasal, sosyal ve kültürel neden ve birikim vardır.
Bu makalede, aşırı sağ partilerin göçmen karşıtlığını nasıl temellendirdiği incelenmekte ve bunun teorik arka planı ortaya koyulmaktadır. Bu çerçevede öncelikle aşırı sağın ideolojik temelleri milliyetçilik, ekonomik kriz, güvenlik, etnik üstünlük ve kültürel homojenlik gibi kavramların aşırı sağ partilerin retorik ve politikalarındaki yeri tartışılmaktadır. Ardından, bu teorik temellerin pratikte nasıl tezahür edildiğine odaklanılmaktadır. Ayrıca göçmen karşıtı tutumların farklı ülkelerde nasıl somut politikalara, kampanyalara ve söylemlere dönüştüğü değerlendirilmektedir. Nihayetinde makale, aşırı sağ partilerin göçmen karşıtlığını sadece ideolojik bir araç olarak kullanmakla kalmayıp aynı zamanda politik pratikler yoluyla pekiştirdiğini ve böylece toplumsal dinamikler üzerinde derin etkiler yarattığını göstermeye çalışmaktadır.