Tarih öncesi dönemlerde insanlar ruhsal hastalıkların doğaüstü güçlerden kaynaklandığını düşünmüşlerdir. Bu nedenle tarihsel süreçte ruhsal hastalıkların “tedavi” edilmesi gereken hastalıklar olduğu görüşünün kabul edilmesi gecikmiştir. Bilimsel yaklaşımların gelişmemiş olduğu bu dönemlerde ruhsal bozukluğu olanlar “suçlu”, “günahkâr”, “deli” gibi sıfatlarla damgalanmışlardır. Bu hastalara yönelik yaklaşımın bilimsel temellere dayandırılması ise on dokuzuncu yüzyılın ortalarından önce mümkün olamamıştır. Geçmişte ruhsal bozukluğu olanlara yönelik olumsuz yaklaşımların aksine günümüzde psikiyatri eğitimi, hasta-terapist iletişimi, psikososyal girişimler gibi konuların önem kazandığı ve bu konuların somutlaştırılması bağlamında sinema filmlerinin kullanılabilecek araçlardan biri olduğu görülmektedir. Filmlerde somutlaştırıldığı hali ile geçmişte psikiyatri alanındaki uygulamaların irdelenmesinin, gerek ruh sağlığı profesyonellerine yönelik verilecek eğitimler gerekse toplumun ruhsal bozukluğu olan bireylere yönelik tutumlar konusunda bilgilenmesini sağlamak açısından geçmiş ve günümüz arasındaki farkı görebilmek konusunda yarar sağlayacağı düşünülmektedir. Nitekim geçmişteki başarısız yaklaşım ve uygulamaların farkında olmamak, benzer başarısızlıkların yeniden yaşanmasına neden olabilir. Bu bağlamda geçmişte psikiyatri alanındaki yaklaşım ve uygulamaların filmde somutlaştırıldıkları şekli ile sunulduğu bu derlemede “The Professor and The Madman (Deli ve Dâhi)” filminin psikiyatrinin tarihi ve psikiyatrik tedaviler yönünden literatür bilgileri ışığında irdelenmesi amaçlanmıştır. Bu sayede günümüzdeki psikiyatrik uygulama ve görüşlerin ruhsal bozukluğu olan bireylerin lehine daha fazla geliştirebileceği düşünülmektedir. Bu açıdan filmin ruh sağlığı alanındaki sağlık profesyonellerine ve bu alanda öğrenim gören öğrencilere önerilmesi tavsiye edilmektedir.