Meme kanseri, dünya çapında kadınlardaki kansere bağlı ölümlerin başlıca nedenlerinden biridir. Meme kanseri hormonal, genetik ve yaşam tarzı gibi birçok risk faktörü ile ilişkilendirilmiştir. Ancak günümüzde artan kanıtlar çevresel kirleticilere maruziyetin meme kanseri gelişiminde göz ardı edilemez bir risk faktörü olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle, bazı çevresel kirleticiler; DNA metilasyonu, histon modifikasyonu ve mikroRNA (miRNA)’ lardaki değişiklikler gibi epigenetik mekanizmalarla gen ifadesini değiştirebilir. Üzerine en çok çalışılan epigenetik modifikasyonlardan DNA metilasyonu ve histon modifikasyonları gen ekspresyonunu doza bağlı bir şekilde değiştirmektedir. Epigenetik modifikasyonlar, tersine çevrilebilir özellikleriyle terapötik stratejilerin geliştirilmesinde de dikkat çekici bir hedef haline gelmiştir. Çevresel kirleticilere bağlı bu modifikasyonlarda saptanan epigenetik biyobelirteçlerin, meme kanserinde erken teşhis ve prognozun belirlenmesinde anahtar olabileceği düşünülmektedir. Günümüzde miRNA’lar meme kanseri araştırmalarında yeni biyobelirteçler olarak kullanılmaktadır. Doku, tam kan, serum ve plazmadan izole edilebilmesi ve biyobelirteç olarak kullanım kolaylığı miRNA’ları önemli bir teşhis aracı haline getirmiştir. Bu derlemenin çevresel kirleticilere maruziyet sonucu değişiklik gözlenen epigenetik biyobelirteçler ile meme kanseri riski arasındaki ilişkiye ışık tutacağı düşünülmektedir. Bu derlemede aril hidrokarbon reseptör agonistleri (dioksinler, poliklorlu bifeniller, polisiklik aromatik hidrokarbonlar), ftalatlar, bisfenol A ve arsenik gibi çevresel kirleticilerin epigenetik mekanizmalar üzerine etkisine odaklanılmıştır. Meme kanseri vakalarında epigenetik araştırmaların artması ile çevresel maruziyetlerin azalacağı ve kişiselleştirilmiş önleyici stratejilerin geliştirilebileceği düşünülmektedir.