GirişP rostatit kelime anlamı olarak prostat bezinin inflamasyonu olsa da geleneksel olarak alt üriner sistem yakın-maları, inflamasyon, prostat kökenli ağrı ve etyopatogenezi tam olarak anlaşılamayan klinik tabloyu ifade etmek için kullanılmaktadır (1). 19. yüzyılın başında bu durumun doğrudan ata binme ve cinsel ilişki ile ilişkili olduğu düşü-nülmüştür (2). Son dönemlerde yapılan geniş çalışmalar sonrası hastalığın aslında sanılandan daha kapsamlı ve daha geniş semptom kümesine sahip olduğu anlaşılmak-tadır. Buna göre kronik pelvik ağrı sendromunda (tip 3 kronik prostatit) (KPAS) nedenler, uygulanan tedaviler ve etyopatogenez hala tartışmalı olup; geleneksel yöntemlerle olguların ancak %5-10'unda etken patojenin gösterilebil-mesi, klinik olarak prostatit tanısı konulan hastaların bir kısmının histolojik incelemelerinde prostatit tanısının gös-terilememesi ya da histolojik olarak prostatit tanısı konulan hastaların bir kısmında hiçbir klinik yakınmanın olmaması henüz tam olarak açıklanamamıştır (1). Tüm yaş grupların-da %8-14 oranında saptanan prostatitler 50 yaş altında en sık, 50 yaş üzerinde ise benign prostat hiperplazisi (BPH) ve prostat kanseri ile birlikte üçüncü sıklıkta tanı konulan üriner sistem hastalığıdır. Yapılan popülasyon çalışmala-rında erişkin erkeklerin %2-30'unda hayatlarının herhangi bir döneminde geçirilmiş prostatit ile uyumlu şikayetler bulunduğu saptanmıştır. Hastaların sosyal yaşamlarını ciddi olarak etkileyen prostatitlerin yaşam kalitelerine olan olumsuz etkileri stabil olmayan anjina pektoris, akut myokard infarktüsü, aktif Crohn hastalığı ve diyabetes mellitus ile benzer olarak saptanmıştır. Prostatit insidansı coğrafi bölgelere göre de (%2.2-12) farklılık göstermektedir.Otopsi serilerinde bile bilinen prostat hastalığı olmayanlarda %44 oranında prostatit saptandığı bildirilmektedir (1-3). Literatürde çeşitli dönemlerde farklı sınıflamalar olmakla beraber en son ulusal sağlık enstitüsünün yaptığı sınıflama esas alınmaktadır (4).Bu sınıflamaya göre akut bakteriyel prostatitler %1-2, kronik bakteriyel prostatitler %4-5 oranlarında görülürken tüm prostatitlerin %90-95'ini oluşturan KPAS, tedavi ve etiyopatogenezindeki zorluklar ve belirsizlikler nedeniyle zor bir grubu oluşturmaktadır. Tüm prostatit türlerinde olduğu gibi KPAS gelişiminde de pek çok etyolojik ajan suçlanmış-tır. Ancak, özetle söylemek gerekirse kabul edilen görüş KPAS gelişiminde tek bir faktörün değil, birden fazla etkenin rol oynadığıdır. Özellikle son 10 yılda KPAS konusunda gerek moleküler, gerek doku düzeyinde gerekse de klinik ve deneysel anlamda çok sayıda çalışmanın yapıldığı görül-mektedir. Çeşitli ülkelerde yapılan çalışmalarda KPAS'taki prevalansın %2.7-16 arasında değişebildiği anlaşılmaktadır (5-13).KPAS görülme sıklığının yaş ile birlikte arttığı 35-50 yaş aralığında görülme riskinin 35 yaş öncesine göre yaklaşık 2-3 kat fazla olduğu bildirilmiştir (14). Hastalığın tanısının konulması için yakınmaların her ne kadar bazı yayınlarda 3 ay kadar olması gerektiği belirtilse de 6 aylık yakınmaların olması ve ...