Bir kurum içinde önemli zorluklarla karşılaşıldığında, genellikle gerekli girdilerin eksikliği hissedilir (Yetim Dayı, 2018). Bu durum örgütsel sessizlik olarak bilinir. Örgütsel sessizlik, hem insanlar hem de işletmenin tüm yapısı üzerinde zararlı bir etkiye sahip olabilecek bir zihniyettir. Hem insani hem de örgütsel yönleri içerir (Ceviz, 2017). Aynı durum eğitim örgütlerinde de görülmektedir. Örgütsel sessizlik nedeniyle, eğitim örgütlerinde çalışan olarak kabul edilebilecek öğretmenlerin tutumları, şirketin ne kadar iyi çalıştığını olumsuz yönde etkileyebilir (Uzman, 2019). Örgütsel ortamın ve işverenlerin ya da yöneticilerin liderliğinin çalışanların tutumları üzerinde etkili olacağı ve bunun da şirketin ne kadar başarılı ve etkili bir şekilde çalıştığını etkileyeceği öngörülmektedir. Pinder ve Harlos (2001), sessizlik kavramında beş ana noktayı sıralamaktadır. Birincisi, adaletsizlik söz konusu olduğunda durumla bağlantılı olarak çok sayıda insan değişkeni tarafından şekillendirilen dinamik sürece verilen addır. İkinci olarak, sessizlik kavramı, insanlar üzerinde doğrudan etkisi olan durumlarda insanların bilişsel, duygusal ve davranışsal durumlarını dikkate alır. Üçüncü olarak, adaletsizlik karşısında sessizlikle mücadele etmek için iletişim biçimlerinden biri kullanılabilir. Örneğin kasıtlı bir yüz ifadesi bile adaletsizlik karşısındaki sessizliği bozabilir. Dördüncü olarak, bir kişi hem olumlu hem de olumsuz koşullarda istemeden sessiz davranışlar sergileyebilir. Çalışanlar her koşulda istemeden sessiz kalabilir. Ancak tanımlar, çalışanın haksızlık karşısında kasıtlı olarak sessiz