Disciplining through Depression: An Analysis of Contemporary Discourse on Women and Depression

Hurt, Nicole E.

doi:10.1080/07491409.2007.10162516

Cited by 31 publications

(7 citation statements)

References 1 publication

Supporting

Mentioning

Contrasting

Unclassified

Order By: Relevance

“…Die Berichterstattung über Depressionen ist zudem von einem Gendering geprägt (Harper 2009). Dabei zeichnet sich ab, dass Frauen entlang klassischer Geschlechterstereotype vermehrt als passive Wesen (Hurt 2007), belastet von schwierigen sozialen, v. a. familiären Beziehungen (Bengs et al 2008), und deshalb als besonders empfänglich für Depressionen gezeichnet werden (Gardner 2007;Yang et al 2016). Bei depressiven Männern wird hingegen stärker auf ihre große Verantwortung, hohe Stressbelastung und einen erlittenen Kontrollverlust hingewiesen (Bengs et al 2008;Yang et al 2016).…”

unclassified

„Ganz schön sozial-medial erschöpft…“. Eine qualitative Inhaltsanalyse der Berichterstattung über digitalen Stress und immanente Genderbezüge

Kinnebrock¹,

Nitsch²

2020

M&K

View full text Add to dashboard Cite

Digitale Technologien und Medien haben zu weitreichenden Veränderungen im Arbeits- und Privatleben geführt. Dabei kann die Nutzung digitaler Medien aufgrund ständiger Erreichbarkeit, der Entgrenzung von Arbeits- und Privatleben oder auch Cybermobbing Stress verursachen und negative Folgen für die Gesundheit haben. Dieser Beitrag analysiert, welche Berichterstattungsmuster sich im medialen Diskurs über digitalen Stress zeigen und fokussiert im Besonderen auf das Gendering bei der Behandlung von digitalem Stress. Die durchgeführte qualitative Inhaltsanalyse deutschsprachiger Print- und Online-Beiträge (n=64) zeigt, dass der mediale Diskurs stark auf das Smartphone konzentriert ist. Digitaler Stress wird zwar in verschiedenartigsten Ausprägungen und Settings (am Arbeitsplatz wie im Privatleben) thematisiert, aber nur von einigen wenigen gegenderten Narrativen dominiert.

show abstract

unclassified

„Ganz schön sozial-medial erschöpft…“. Eine qualitative Inhaltsanalyse der Berichterstattung über digitalen Stress und immanente Genderbezüge

Kinnebrock¹,

Nitsch²

2020

M&K

View full text Add to dashboard Cite

show abstract

“…Bununla birlikte depresyonlu bireyler cinsiyete dayalı damgalamaya da maruz kalmaktadır. Depresyonla ilgili hâkim söyleme göre, kadınlar "kusurlu bedenlere" ve "pasif zihinlere sahip olmaları" dolayısıyla depresyona "doğal" olarak yatkındırlar (Hurt, 2007). Bu söylemle paralel şekilde reklamlarda, kadınların biyolojik olarak depresif oldukları klişesi yeniden üretilmekte, depresyon kadınsal bir durum olarak nitelendirilmektedir (Klin & Lemish, 2008).…”

Section: öZetleunclassified

“Are You Depressed? No Problem!”: Representations of Depression and Stigma in Advertisements

ASLAN,

SEZGİN

2023

Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

View full text Add to dashboard Cite

Öz Tarihsel olarak ruhsal hastalıklarla ilgili olumsuz tutumlar, önyargılar ve kalıp yargılar hâkim olmuş ve bu bilgiler nesilden nesile aktarılmıştır. Ruhsal hastalıklarla ilgili bilgilerin topluma aktarılmasında ve yayılmasında medya içeriklerinin etkisi büyüktür. Ruhsal hastalıklar arasında yer alan depresyon pek çok medya içeriğinde olduğu gibi reklamlarda da söz konusu hâkim görüşler çerçevesinde temsil edilmektedir. Bu çalışmanın amacı; reklamlarda depresyonun temsillerine odaklanarak bu temsiller üzerinden depresyona yönelik üretilen/yeniden üretilen söylemleri incelemek; bu söylemlerin depresyon hastalığı bulunan bireylerin damgalanma sürecine ilişkin temsillerini değerlendirmektir. Depresyona dair dilsel ya da görüntüsel unsurlara yer veren, Türkiye’de yayınlanmış tüm televizyon reklamları çalışmanın evrenini oluşturmaktadır. Bu evren içinden amaçlı örneklem tekniği ile Eti markasının üç adet çikolata/çikolatalı ürün reklamı seçilmiştir. Çalışmada reklamlar Fairclough’un eleştirel söylem analizi ile incelenmiştir. Bu kapsamda reklamların analizi; depresif kadın söylemi, yalnızlık söylemi, mizah söylemi, tedavi olarak tüketim söylemi olmak üzere dört tema üzerinden gerçekleştirilmiştir. İncelenen reklamlarda depresyon ile kadın kimliği arasında doğrudan bir bağ kurulduğu görülmektedir. Bunun yanında depresyonda olduğu ima/iddia edilen kadınlara ev içi halleriyle ve toplumsal kimlikten yoksun şekilde yer verilerek fiziksel ya da ruhsal yalıtılmışlık meşrulaştırılmaktadır. Ayrıca reklamlarda kullanılan mizah dilinin ve tüketimin çözüm olarak sunulması yoluyla depresyon konusunun sağlık ve hastalık ciddiyetinden uzak şekilde temsil edildiği tespit edilmiştir. Ele alınan reklamlardaki depresyon temsilleri; depresyon konusunda topluma yerleşmiş olumsuz tutumlar, önyargılar, kalıpyargılar ve ayrımcı görüşlerle örtüşmektedir. Söz konusu temsiller bu olumsuz düşüncelerden beslenerek aynı zamanda onların varlığını korumasına, toplumsal ve kültürel yapının derinlerine yerleşmesine sebep olmaktadır. Bu durum, depresyonu bulunan bireylerin damgalanma sürecini pekiştirmektedir. Anahtar Kelimeler: Depresyon, reklam, damgalama

show abstract

“…Lafrance (2007) is similarly interested in the effects of medicalising depression, but mainly focuses on women’s use of the biomedical discourse as a strategy of legitimisation and destigmatisation. Other studies have explored the ‘disciplinary’ effect of popular and expert discourse on women and depression through linking depression to ‘natural’ characteristics of the female body and mind thereby constructing women as inherently vulnerable or inferior (Hurt, 2007; Ussher, 2010). MacKay and Rutherford’s (2012) investigation of feminist women’s accounts of depression is one of the few studies that explores the impact of a particular political identification on the gendered experience and narration of depression.…”

Section: Negotiating Identity and Depressionmentioning

confidence: 99%

Polyphonies of depression: The relationship between voices-of-the-self in young professional women aka ‘top girls’

2019

View full text Add to dashboard Cite

While the analysis of depression narratives has become increasingly common practice within critical mental health research, this work rarely investigates how these accounts intersect with particular social identities. The recent emergence of the ‘top girl’ identity, a new cultural slot on offer for young women, is underpinned by the rise of neoliberal and post-feminist discourses in the Western world. To explore whether this new feminine subjectivity is indeed taken up by young women and how it shapes their experience of depression, we conducted in-depth interviews with 13 young professional women in Aotearoa/New Zealand. Based on a dialogical approach to theorising and researching subjectivity, we identified repetitive inter-relations between different voices-of-the-self and the voices of depression. The most pervasive pattern in the sample consists of what we have termed demanding voices associated with the ‘top girl’ position, which construct depression as an individual deficit thereby discouraging young women from exploring the sociocultural origins of their distress. In contrast, resistant voices emphasise relationality and a (re)connection with meaningful values and, therefore, seem to be productive for individual recovery.

show abstract

Disciplining through Depression: An Analysis of Contemporary Discourse on Women and Depression

Cited by 31 publications

References 1 publication

„Ganz schön sozial-medial erschöpft…“. Eine qualitative Inhaltsanalyse der Berichterstattung über digitalen Stress und immanente Genderbezüge

„Ganz schön sozial-medial erschöpft…“. Eine qualitative Inhaltsanalyse der Berichterstattung über digitalen Stress und immanente Genderbezüge

“Are You Depressed? No Problem!”: Representations of Depression and Stigma in Advertisements

Polyphonies of depression: The relationship between voices-of-the-self in young professional women aka ‘top girls’

Contact Info

Product

Resources

About