“Almanya’da İslamofobi’nin Artışında Neo-Selefî Yapıların Etkileri” başlıklı bu çalışma, “Almanya'da Neo-Selefi Yapılanmaların İslamofobi'nin Artışındaki Etkileri” isimli yüksek lisans tezine dayanmaktadır. Bu çalışma ile, Almanya’da İslamofobi’nin artışında etkenler tespit edilmekte, bu etkenlerden biri olarak görülen neo-selefî yapıların bu etkideki rolü analiz edilmektedir. İslamofobi, İslam dininden ve Müslümanlardan korkma, nefret etme, endişe duyma veya önyargılı olma olarak tanımlanabilir. Müslümanlardan korkma veya Müslümanlara düşmanlık besleme anlamında İslamofobi’nin kökenleri İslam’ın ilk dönemlerine kadar uzanmaktadır. Tarihi kökenlere bakıldığında bu düşmanlığın Kudüs’ün, Endülüs’ün ve Hristiyan dünyanın hüküm sürdüğü diğer toprakların Müslümanlar tarafından fethedilme süreçlerine kadar gittiği gözlemlenmektedir. Ancak çalışmada son 20-30 yıllık süreç içerisinde görülen İslamofobi’nin artışındaki etkenlere odaklanılmıştır. Burada ise dönüm noktasını Amerika’da bir grup terörist tarafından gerçekleştirilen 11 Eylül 2001 saldırıları oluşturmaktadır. Bu saldırı, İslamofobi endüstrisi tarafından bütün Müslümanların terörizm ile ilişkilendirilmesine sebebiyet vermiştir.
Almanya, İslamofobi’nin en belirgin şekilde arttığı ülkelerden biridir. İslamofobi’nin artışı, Müslüman toplulukların günlük yaşamlarında karşılaştıkları ayrımcılık ve dışlanmayı artırırken, toplumsal uyum ve entegrasyon çabalarını zayıflatmaktadır. Bu olgunun Almanya’daki etkilerini anlamak, sadece Müslüman toplulukların karşılaştıkları zorlukları değil, aynı zamanda toplumun geneline yayılan etkileri de ortaya koymak açısından önemlidir.
Bu çalışma ile amaçlanan, batılı ülkeler genelinde İslamofobi’nin artışındaki etkileri tespit ederken, özellikle Almanya ölçeğinde bu etkenler içerisinde yer aldığını düşündüğümüz neo-selefî grupların nefret ve şiddet içeren eylem ve söylemlerinin bu artıştaki etkisinin tespit edilmesidir. Neo-selefî grupların söylem, eylem ve faaliyetlerinin, batılı ülkelerde yaşayan yerel halklar nezdinde nasıl karşılandığı, korku ve endişe uyandırıp uyandırmadığı, Müslümanların ötekileştirilip dışlanarak potansiyel bir düşman olarak algılanıp algılanmadığı gibi hususlar analiz edilmeye çalışılmıştır.
Bu çalışmada, literatür taraması ve analitik yöntemler kullanılmıştır. İslamofobi, selefîlik ve neo-selefîlik kavramları kelâmî perspektifle detaylı bir şekilde ele alınmış, sonrasında ise İslamofobi’nin artışındaki temel etkenler tespit edilmeye çalışılmıştır. Tespit edilen etkenlerin analiz ve değerlendirmesi yapıldıktan sonra, özel olarak Almanya’da faaliyet gösteren radikal neo-selefî grupların liderlerinin / vaizlerinin söylemleri çerçevesinde, toplumda bu gruplara yönelik algı tespit edilmeye çalışılmış ve bu olumsuz İslam imajının İslamofobi’nin artışındaki etkileri ortaya konulmuştur.
Çalışmada, Almanya’da neo-selefî grupların söylem ve faaliyetlerinin, İslamofobi’nin artışında önemli bir rol oynadığı tespit edilmiştir. Neo- selefî yapıların radikal ve dışlayıcı söylemleri, Almanya’da yaşayan Müslümanların toplumsal entegrasyonunu zorlaştırmakta ve yerel halk arasında Müslümanlara yönelik korku ve önyargıları beslemektedir. Özellikle Pierre Vogel ve Hasan Dabbağ gibi neo-Salafi vaizlerin, sosyal medya ve diğer platformlar üzerinden yürüttükleri nefret söylemleri, Almanya’da İslamofobi’nin artmasına katkıda bulunmaktadır. Bu durum, Müslümanların genel olarak terörizmle ilişkilendirilmesine ve toplumsal kutuplaşmanın artmasına neden olmaktadır.