Büyük anlatıların meşruiyetini yitirdiği günümüzde, iç mekâna dair yazıla gelenlerin Batı düşünce tarihinin öne sürdüğü, kullandığı, çekip çevirdiği kavramlarla oluşturduğu söylemlere dayandığı ve bu işleyişin hegemonik bir biçim aldığı söylenebilir. Bu söylemlerin yazılı metinlerdeki işleyiş biçimleri dualiteye dayalı düşünce sisteminin modern köklerini ele vermektedir. İç mekân bilgisini dualiteler üzerinden okumak, her geçen gün daha karmaşıklaşan, saçaklanan iç mekân kavramın anlamını sabitlemekte, olası potansiyellerini ve açılımlarını baskılamaktadır. Bu çalışma, iç mekân kavramı üzerine tekrar düşünmek üzere boşluklar aralamayı; cevap arayışından öte, farklı oluşlara dair soruları çoğaltmayı amaçlar. Bu hedef doğrultusunda, söylemlere egemen olan anlayışları, kuramları, var olan ideolojileri açığa çıkararak iç-dış dualitesinin nasıl inşa olduğunu araştırır ve ardından dualiteleri aşan bir kopuş söylemi olarak “kentsel iç mekân”ın (urban interior) olasılıklarını tartışır.