21. yüzyılın sürekli değişim gösteren koşul ve durumları dil, kültür, toplum ilişkisinin yeni bakış açılarını değerlendirmesini gerekli kılmaktadır. Kuşkusuz bu sürecin doğrudan yansımaları dil eğitimi ve dil öğretmen eğitimi alanlarında gerçekleşmektedir. Küreselleşmenin ve hareketliliğin beraberinde getirdiği yeni durumlar, buna bağlı olarak yabancı dil eğitimindeki paradigma değişimleri, yeni oryantasyon, eğilim ve anlayışların yabancı dil öğretmen yeterlilikleri ve mesleki gelişimleri üzerindeki izdüşümleri de alandaki güncel konular arasında yer almaktadır. Bilginin üretilmesine yönelik yaklaşımlardaki değişimlere bağlı olarak farklılaşan öğretmen rolleri ve yeniden tanımlanan mesleki kimlik olgusu, küresel ve yerel düzlemde öğretmen yeterliliklerinin gözden geçirilip yeniden yapılandırılmasını gerektirmiştir. Bu kitabın temel amacı uluslararası düzlemde ortaya çıkan dil, eğitim ve dil eğitimcisi yetiştirme süreçlerindeki yeni yönelimleri, ulusal koşulları ve mevcut uygulamaları odak noktası yaparak tartışmaya açabilmek, disiplinlerarası bir anlayış ile kuramsal ve araştırma odaklı yaklaşımların sentezlendiği bir bilimsel paylaşım ortamı yaratabilmektir. Çevrimiçi dil eğitimi, dijitalleşme ve dil, çoklu okuryazarlık, çokdillilik gibi konuları dil eğitimcilerinin mesleki gelişim sürecindeki olası etkileri ve öğretmen yeterlilikleri çerçevesinde ele alan bu derleme Türkiye’de yabancı dil öğretmen adaylarının, alanda çalışmalarını sürdüren dil öğretmenlerinin, dil öğretmeni eğitimcilerinin ve dil araştırmacılarının duygu ve biliş boyutu ile mesleki kimlik olgusunu çıkış noktası yapmakta, eğitim politikaları ve öğretmen eğitiminde yeni araştırma alanlarına yönelik görüş ve öneriler sunmaktadır. COVİD 19 pandemi süreci birçok farklı çalışma alanında olduğu gibi eğitim alanında da köklü değişimlere yol açmış, tüm kademelerdeki eğitim sürecinin çevrimiçi platformlara ve televizyon gibi kitle iletişim araçlarına aktarımıyla eğitim teknolojilerinin sınırlılıkları ve olasılıkları her yönüyle değerlendirilmeye başlanmıştır. Kaban’ın çalışmasında, özellikle pandemi döneminde teknoloji kullanımındaki belirgin artışa bağlı olarak giderek daha büyük bir önem kazanan erken yaşta teknoloji kullanımının öğrenme ve dil gelişimi üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri konusu, farklı yaş grupları özelinde, özellikle etkileşimsel dijital medya cihazlarının kullanımına yönelik olarak geniş bir kapsamda tartışılmıştır. Araştırmacı sonuç değerlendirmesinde içerik, hedef ve uygulama boyutları ile teknolojinin sınıf içi eğitime entegrasyonu konusuna dikkat çekmektedir. Kuşkusuz bu konu, teknoloji ile dil öğrenme ve dil öğretmenlerinin eğitiminde teknoloji kullanımına yönelik desteğin sağlanması konularını da beraberinde getirmektedir. Uzaktan eğitim ve eğitim teknolojilerinin kullanımı yeni kavramlar olmamakla birlikte, pandemi sürecinde küresel boyutta deneyimlenmesi, öğrenme ve öğretme etkinliklerinin iletişim teknolojileri ile sürdürülebilmesi için hem öğrenenlerin hem de eğiticilerin sahip olması gereken (yeni) bilgi, beceri ve donanımların eğitimin öncelikli konuları arasında yer almasına neden olmuştur. Çevrimiçi eğitime geçişle birlikte yaşanan deneyimler ve bu deneyimlerin mesleki kimlik gelişimi üzerindeki etkileri öğretmen bilişi kapsamında duygu boyutunu da gözeterek ele alınmalıdır. Kazazoğlu ve Tunaboylu çalışmalarında pandemi sonrası okula dönüş sürecine odaklanmış, “yeni normal” tanımı ile ifade edilen düzende öğretmen adaylarının yüz yüze öğretime geri dönmekle ilgili akademik kaygılarını araştırmıştır. Araştırmacılara göre, yeniden yüzyüze eğitime dönülen süreçte en büyük endişe kaynağı yaşamsal bir tehdit unsuru olan COVİD 19’a yakalanma olasılığı olarak belirtilmiş, öğrencilerin beklentisinin de eğitim kurumlarının ve eğitimcilerin bu durum karşısında önlemler alması olmuştur. Araştırmacılar, ayrıca, bu gibi belirsizlik taşıyan durumlarda öğretmen ve öğrencilere sorunlarla başa çıkma konusunda yararlı olacak strateji çalışmalarının ve hizmetiçi eğitimlerin önemine dikkat çekmişlerdir. Sarı ve Kızıltan ile Taner, Balıkçı ve Gümüşok’un araştırma temelli çalışmaları, eğitmen deneyimleri dışında çevrimiçi eğitime yönelik olarak sağlanması gereken destek noktalarını belirgin kılmıştır. Mesleki gelişim sürecinin hizmet-öncesi ve hizmetiçi olmak üzere iki farklı ama birbirini tamamlayan aşamalardan oluşan bütüncül bir süreç olduğu görüşünden hareketle, çevrim-içi eğitime her iki pencereden de bakabilmek önem taşımaktadır. Sarı ve Kızıltan, mesleki kariyerlerinin başında olan öğretmenlerin çevrimiçi dil öğretim becerilerine ilişkin tutumları ve beceri algılarını araştıran nicel çalışmalarında öğretmenlerin tutumları ile beceri algıları arasındaki farklılaşmaya dikkati çekmekte, olumlu tutumlara karşın öğretmenlerin özellikle çevrimiçi dil öğretim yöntemleri ve ölçme değerlendirme araçlarını geliştirme, eğitim videoları gibi dijital içerik oluşturma konularında desteğe ihtiyaç duyduklarını araştırma sonuçları çerçevesinde tartışmaktadırlar. Taner, Balıkçı ve Gümüşok çalışmalarında pandemi sürecinin öğretmen eğitiminde mesleğe geçiş sürecinde önemli rol oynayan öğretmenlik uygulaması dersine etkilerini nitel bir araştırma sonuçlarının paylaşımı ile değerlendirmektedirler. Öğretmen eğitiminde sınıf yönetimi, sosyal etkileşim, ölçme değerlendirme gibi konularda ne tür eksikliklerin ortaya çıktığını elde edilen veriler ışığında tartışan yazarlar, olumsuz deneyimlerin fırsata çevrilebilmesi ve eğitimde dönüşüm yaratılması için teknolojiyi öğretmen eğitimi sürecinin bütününe yansıtabilecek öneriler sunmaktadırlar. Yazarlara göre, çağın gereksinimlerine uyum sağlayacak eğitim dönüşümleri dijital okuryazarlık ve öğretim teknolojilerini merkeze alan bir anlayışla gerçekleştirilebilir ve eğitmenlerin teknolojinin tüketici olmanın ötesinde, teknolojinin tasarlayıcısı ve üreticisi olma yönünde adımlar atması gerekmektedir. Eğitimde çoklu okuryazarlık, tasarımcı olarak öğretmen konuları Etuş ve Günay’ın bölümlerinde de öne çıkmaktadır. Etuş, eğitimde çoklu okuryazarlık kavramını, toplumdilbilimsel bir bakış açısı ile, dil eğitimindeki üç temel paradigma değişimi çerçevesinde tartışmaktadır: toplumsal dönüş; dil çeşitliliği (çokdillilik) ve dijital dönüş. Dilin sosyal semiyotik olarak tanımlanmasından, kapsayıcı eğitime uzanan bir düşünme izleğinde yazar, çoklu okuryazarlık eğitiminin İngilizce öğretmeni yetiştirme sürecine kazandırılmasında öğretmen adaylarının araştırmacı kimliklerini öne çıkaran, multimodal metinler ile etkileşimini sağlayan proje-temelli, veri-güdümlü çalışmalara yönelme gereksinimini, araştırma deneyimlerinden elde ettiği sonuçlar ışığında tartışmaktadır. Günay, benzer bir yaklaşımla, öğrenenleri iletişim çağının gereksinimlerine uygun olarak “çoklu kanal anlam tasarımcıları” olarak nitelendirerek, dil eğitiminde proje ve tasarım temelli eğitsel yaklaşımların önemine dikkat çekmektedir. Yazar kuram ve uygulama boyutu ile tartışıp, örnekler ile desteklediği proje-temelli eğitsel yaklaşım önerileri ile, yapı odaklı bir yaklaşımla sadece yazılı metinlerden anlam çıkarmaya indirgenmiş dil yeterliliği kavramını sorunsallaştırmakta, öğreneni araştırmacı ve üretici kılacak, dili gerçek anlamda “deneyimlemesine” olanak tanıyacak ortamları tanıtmaktadır. Hareketlilik kavramı, göç, turizm, eğitim gibi farklı nedenler çerçevesinde fiziki anlamda yer değiştirmeyi ifade etmekle birlikte, gündelik yaşamın doğal akışı içerisinde dil kullanıcılarının dijital kanallar aracılığı ile küresel düzeyde etkileşimini de kapsayan bir anlayışla tanımlanmaktadır. 21. yüzyıl iletişim gerekliliklerine cevap verecek dil öğretim politikaları, dil öğrenenlerin çokdilli ve çokkültürlü iletişim ortamlarında sahip olduğu tüm dil, kültür ve dil-dışı diğer semiyotik kaynaklarını kullanarak anlamsal çıkarımlarda bulunabileceği, üreteceği ve tasarlayabileceği eğitsel düzenlemeleri desteklemek üzere geliştirilmelidir. Böylesi bir yaklaşım, çeşitliliğe açık, farklılıklara duyarlı, eğitimde fırsat eşitliği tanıyan kapsayıcı eğitimin de yapı taşını oluşturacaktır. Kuşkusuz böylesi bir yönelim ancak bu anlayışa uygun öğrenme ortamlarını yaratabilecek donanımda öğretmenlerin varlığı ile sağlanabilir. İnal çalışmasında ikidilli ve çokdilli eğitim ortamlarında öğretim süreçlerini yöneten eğitmenlerin sahip olması gereken nitelikleri tartışmaktadır. İkidilli ve çokdilli ortamlardaki farklılaşmaya bağlı olarak öğretmen profilleri, nitelik ve yeterliliklerin tanımları da değişim göstermektedir. Yazar alanyazında yer alan yeterlilik çalışmalarına değinerek, ikidilli ve çokdilli eğitim ortamlarında dil eğitmenlerinin sahip olması gereken nitelikleri sunmaktadır. Öğretmenlerin eğitim ortamlarının değişen dinamiklerine uyum sağlayabilmesi, özellikle çevrimiçi eğitim ortamlarının gereksinimlerine cevap verecek düzenlemeleri hayata geçirebilmesi ve eğitim sürecinin her aşamasını sürekli iyileştirme amacıyla denetleyebilmesi bu yönde alacakları destek ile yakından ilişkili görülmektedir. Bu doğrultuda Hatipoğlu yabancı dil öğretmenlerinin bilgi ve becerisine büyük gereksinim duydukları ancak zorlandıkları bir alt alan olan ölçme ve değerlendirme konusuna odaklanarak, yabancı dil öğretmenlerinin ölçme ve değerlendirme okuryazarlığını geliştirecek bir model sunmaktadır. Okuryazarlık düzeyini en üst dereceye çıkarmayı hedefleyen, sarmal ve ters- yüz öğretimden yararlanan bu model, Hatipoğlu’nun araştırmasındaki bulguların da işaret ettiği gibi öğretmen yetiştirme programlarına entegre edilebilecek bir yapıda olup, uygulamada olumlu yönde bir etki yaratmaktadır. Eğitim alanındaki gerçekleşen tüm değişim ve yenileşme süreçlerinde etkin unsur olan öğretmenlerin uygulayıcı olarak üstlendikleri bir rol de liderlik rolüdür. Eğitim-öğretim sürecinin etkili biçimde sürdürülebilmesinde ve bu sürecin öğrenci için kolaylaştırılmasında öğretmenin liderlik niteliğinin önemli bir yeri olduğunu belirten Genç, araştırmasında İngilizce öğretmenlerinin öğretmen liderliğine dair görüşlerini inceleyerek, lider öğretmen algısının sınıf içi uygulamalarla- özellikle de sınıf yönetimi ile- sınırlı kalmaması gerektiğine, sınıf dışı etkinlikleri de kapsamasına ve lider öğretmen niteliğinin diğer paydaşlarla birlikte hareket etmekle ilgili olduğuna işaret etmiştir. Genç, aynı zamanda, öğretmen liderliğinin gelişmesi yönünde elverişli bir ortam yaratılmasının gerekliliğine ve öğretmenleri karar süreçlerine dahil edecek demokratik bir okul kültürünün bu yönde temel bir önkoşul olduğuna da dikkat çekmektedir. Yabancı dil eğitimi sürecindeki tüm paydaşlar göz önüne alındığında, öğretmen eğitimcilerine de önemli bir rol düşmektedir. Panel bölümünde dil öğretmeni eğitimcisinin çoğunlukla göz ardı edilen mesleki gelişimi konusu farklı yönleriyle ve farklı bakış açıları ile tartışmaya açılmıştır. Günümüzün bilgi toplumunu nitelendiren yenilikçilik, girişimcilik ve rekabetçiliğe karşın giderek derinleşen eşitsizlik, adaletsizlik ve yoksulluk ortamında, yükseköğretim alanı ve üniversitelerde yaşanan değişimle beraber yabancı dil öğretmeni eğitimcilerinin çoğul rolleri ve kimlikleri, mesleki yeterlilikleri ve gelişimleri olasılıklar ve sınırlılıklar çerçevesinde ele alınmıştır. Oral, panel bölümü giriş yazısında günümüzde yabancı dil öğretmeni eğitimcilerinin algı, anlayış, tutum ve pratiklerini oluşturan unsurları tartışmakta ve panel tartışmalarına yön veren soruların oluşturulma gerekçelerini sunmaktadır. Akademisyenlerin mesleki gelişimi, eğitmen ve araştırmacı kimlikleri, hayata geçirdikleri başarılı uygulama örnekleri ve alanda karşılaştıkları zorluklara odaklanan sorular çerçevesinde açımlanan konulara yönelik olarak Ekşi, Kızıltan ve Paker durum değerlendirmesinde bulunmaktadır. Yabancı dil öğretmeni eğitimcilerinin Türkiye'deki statüsü, akademisyen, araştırmacı, eğitimci gibi kesişen rolleri hiç kuşkusuz yeni soruları ve beraberinde yeni tartışma alanlarını da yaratmaya devam edecektir. Değişim olgusu üzerinden tanımlanan 21. Yüzyılın yabancı dil eğitimi ve yabancı dil öğretmeni eğitimi alanında etki yaratacak dinamikleri toplumsal gereksinim ve beklentilerle biçimlenecek ve gelişecektir. 7. Ulusal Yabancı Dil Eğitimi Kurultayı çerçevesinde ele alınan ve bu derlemede yer alan çalışmalara konu olan yeni ve yenilikçi dinamiklerin ortaya koyduğu anlayış, yaklaşım ve uygulamalar kuşkusuz gelecek ulusal kurultaylarda da ele alınacak ve farklı açılardan tartışmaya sunulacaktır.