“…Böylece, dikey bütünleşmeye geçip geçmeme konusunda alınacak kararda; talep ve sektörün belirsizliği (Harrigan, 1985a: 923;Harrigan, 1986: 542), rekabetin değişkenliği, (Harrigan, 1985a: 923;Harrigan, 1986: 542;Balakrishnan ve Wernerfelt, 1986: 352), sektörün gelişimi, kurumsal strateji ihtiyaçları (Harrigan, 1984: 644) Dikey bütünleşmenin avantajları; yeni ürün geliştirebilme, sinerji yaratabilme, pazarlamayı veya teknolojiyi geliştirebilme, hammadde temininde veya dağıtımında darboğazdan uzaklaşma (Harrigan, 1984: 639), koordinasyonu artırma (Harrigan, 1984: 639;Mahoney, 1992: 568-569;Gulati vd., 2005: 420), tedarikçi veya müşteri bağımlılığını azaltma (Díez-Vial, 2009: 149), kaynak tasarrufu sağlama (Harrigan, 1984: 639;Mahoney, 1992: 568-569;Jones ve Hill, 1988: 161;Huang ve Liu, 2014: 378), pazara göre işlem güçlüklerini aşma, daha fazla bilgiye ulaşarak daha doğru karar alma (Williamson, 1971:117;Jones ve Hill, 1988: 161), kontrolü sağlama, kaynak tahsisi sağlama (Mahoney, 1992: 568-569), pazarlık gücü elde etme (D'Aveni ve Ravenscraft, 1994Ravenscraft, : 1171, teknik akış süreci dolayısıyla avantaj sağlama (Williamson, 1971:117), dengeyi sağlama (Mahoney, 1992), piyasaya girecek diğer örgütler için engel oluşturma (Balakrishnan ve Wernerfelt, 1986), yeterliliklerini geliştirebilme, ölçüm sorunlarını giderme (Díez-Vial, 2009), benzer iş yapıldığında yeteneklerinden daha iyi faydalanma (Díez-Vial, 2007:1024Díez-Vial, 2009: 149) ve tedarikçiden kaynaklı riski azaltma (Baudry ve Chassagnon, 2012: 293) olarak sıralanmaktadır.…”