Mehmet GÖDEKLİ
ÖZCeza muhakemesinin amacı maddi gerçeğe ulaşmaktır. Gerçekliğe ulaşmaya çabalarken yargıcın hukuka uygun delillerle kendini sınırlaması gerekir. Türk hukukunda delil değerlendirme yasağının mutlak olduğu genel kabul görmektedir. Hukukumuzda delillerin değerlendirilmesinde kamusal makamlar ile özel kişiler arasında bir fark gözetilmemektedir. Ancak usule aykırı olarak ulaşılan delillerden söz edilmesi, delilin başından itibaren hukuka aykırı olmasını zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla delilin hukuka aykırı olması özel şahıslar ve yetkili kamu görevlileri açısından birbirinden farklı değerlendirilmelidir. Çalışmada söz konusu ayrıma da yer verilmek suretiyle hukuka aykırı delillerin değerlendirilmesi yasağı teorik ve pratik açıdan tartışılmaktadır.
1816
ABSTRACTThe purpose of the criminal proceedings is to achive to the material facts. Judge should limit himself with accordance with the law of evidence when trying to reach to reality. In Turkish law it is accepted that inhibition of evaluation of the unlawful evidence is absolute. In our legal system there is no difference between public authorities and private persons with regard to evaluation of the evidence. However it is to be mentioned from the evidence that achieved as violation of procedure, necessitates that the evidence is to be unlawful from the beginning. Therefore the evidence to be contrary to law should be considered different from each other in terms of the private individuals and the authorized public servants. In this study, the inhibition of evaluation of the unlawful evidence is discussed as theoretical and practical by giving place to this distinction.Keywords: Unlawful evidence, evidence prohibitions, evaluation of evidence, the evidence obtained by private persons, the indirect effect of unlawful evidence, the evidence obtained by chance.
GİRİŞHukuka aykırı deliller, üzerinde kapsamlı şekilde düşünülen ve tartışılan bir konu olmakla birlikte, gerek öğretide gerekse yargı kararlarında "hukuka aykırı delil" veya "kanuna aykırı delil" kavramlarından anlaşılması gerekenin ne olduğu hususunda görüş birliğine varılmadığı görülmektedir. Uyuşmazlık, kavramın öncelikle tanımına ve fakat esas itibarıyla onun muhtevasına yöneliktir.