Geçmişte araştırmacılar göçü, belirli nesiller için bireylerin memleketlerini terk etme ve yeni bir topluma/kültüre uyum sağlama süreci olarak ele alırken; göçmenleri, anavatanlarını geride bırakan ve başka bir topluma/kültüre sancılı bir katılım süreciyle karşı karşıya kalan kişiler olarak görmüştür. Ancak yakın zamanlarda yapılan araştırmalarda göç, hem göç-veren ve göç-alan ülkeleri, hem de göçmenlerin kendilerini, bu iki ulusal alandaki kişiler, kurumlar ve süreçler ile ilişkili hale getiren daha geniş kapsamlı bir hareketlilik olarak betimlenmektedir. Bu yüzden araştırmacılar tarafından eski göç kavramsallaştırmalarını sorgulayan ulusötesicilik, ulusötesi göç, ulusötesi mekânlar gibi yeni kavramlar önerilmiştir. Son yıllarda sözü edilen bakış açısını güçlendirmek ve yeni anlayışlarla genişletmek için kullanılan yerelötesilik veya yerelötesicilik kavramları da ilgi odağı haline gelmiştir. Bu yazı sosyoloji, antropoloji, siyaset bilimi, psikoloji ve beşeri coğrafyadan bazı çalışmaları birleştirerek ulusötesicilik bağlamında yeni sosyal coğrafyalar yaratan ulusötesi ve yerelötesi toplulukları, kimlikleri ve mekânları/yerleri ele almayı amaçlamaktadır. Ulusötesi ve onun genişletildiği yerelötesi ve yersel mercekler bize göçü, göçmenlerle birlikte göçmen olmayanları ve başka yerlere göç edenleri de hesaba katarak gönderen ve kabul eden yerler ötesinde çoklu yerler olarak değerlendirme fırsatı sunmaktadır. Göçle ilgili yeni bakış açıları, aynı zamanda kimlik, aidiyet ve demokrasi meselelerini yeniden düşünmeyi; süreçlerin tarihsel sürekliliğini izlemeyi ve metodolojik değişiklik yapmayı, yeni yöntemler geliştirmeyi de sağlamaktadır. Araştırmalar, ulusötesi/yerelötesi pratiklerin göçmenlerin gittikleri yere adaptasyonunu ve aynı zamanda köken bölgenin gelişimini destekleyebileceğini göstermektedir. Bu bağlamda makale, ulusötesicilik/yerelötesilik ile bütünleşme ve göç ile kalkınma arasındaki mevcut ve olası bağlantıları keşfetmek için yeni araştırmalar yapılması gerektiğini vurgulamaktadır.