ÖzetAmaç: Gastrointestinal sistem kaynaklı konjenital kistler oldukça nadir görülmektedir. Mezotelyal/omental kistler, lenfanjiomlar, enterik duplikasyon kistleri, Meckel divertikülü, omfalomezenterik duktus kisti gastrointestinal kaynaklı konjenital kistler olarak tanımlanır. Gastrointestinal sistemden köken alan kistik kitleler, farklı klinik ve histopatolojik özellikler göstermektedir. Kistik kitleler genellikle asemptomatik olup rastlantısal olarak saptanmakta veya komplikasyon geliştiğinde acil operasyona alınmaktadır. Operasyon öncesinde benign kistler ile neoplastik kitleleri ayırt etmek için radyolojik yöntemler kullanılmaktadır. Kesin tanı için ise histopatolojik inceleme gerekmektedir. Bu çalışmada, intraabdominal gastrointestinal sistem kaynaklı konjenital benign kistik lezyonların klinik, histopatolojik özellikleri ve ayırıcı tanıları birlikte değerlendirilmiştir. Gereç ve yöntem: Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı arşivi taranarak mide, ince-kalın bağırsak ve mezenteromentumdan köken alan gastrointestinal sistem kaynaklı neoplastik olmayan 55 olgu çalışmaya dahil edildi. Bulgular: Olgular yaş, cinsiyet, klinik bulgular, yerleşim yeri, histopatolojik özelliklerine göre değerlendirildi. Gastrointestinal sistem kaynaklı kistik lezyonlar içerisinde en sık Meckel divertikülü (n:33) görüldü. Daha sonra olguların görülme sıklığına göre mezotelyal/omental kistler (n:8), kistik lenfanjiomalar (n:7) ve duplikasyon kistler (n:6) ve omfalomezenterik duktus kistler (n:1) sıralandı. Olgularda en sık şikayet, karın ağrısıydı. Sonuç: Kistlerin kökeni ne olursa olsun spesifik tiplendirme, lezyonların histopatolojik olarak değerlendirmesi (epitele sahip olup olmayışı, epitelin tipi) ile yapılmaktadır. Gastrointestinal sistem yerleşimli kistler ile ilgili en önemli sorun, bazen bu kistlerin neoplastik nitelik taşıyan kitlelerden veya parazite bağlı kistlerden ayırt edilememesidir. Fizik muayenede düzgün sınırlı kitle palpe edilen ve görüntüleme yöntemleriyle intraabdominal kistik kitle saptanan, karın ağrısı ile başvuran hastalarda ayırıcı tanıda farklı gelişimsel nitelikler taşıyan kistik kitleler göz önünde bulundurulmalıdır.