T iroid cerrahisi en sık uygulanan endokrin cerrahi girişim olup, olguların büyük bölümüne primer cerrahi uygulanmaktadır. Bununla birlikte, bazen daha önce girişim uygulanan tiroid lojuna nüks guatr veya tiroid kanseri nedeni ile ikincil cerrahi girişim gerekebilmektedir. [1] İkincil girişimlerin primer cerrahiye göre nadir olması hem hasta hem de cerrah için şanstır. Hastanın hayat kalitesi üzerine direkt etkisi olan reküren laringeal sinir (RLS) paralizisi ve hipoparatiroidizm gibi spesifik postoperatif komplikasyon riski ikincil cerrahilerden sonra belirgin daha yüksektir. [1-3] Amaç: İkincil tiroid cerrahisi primer cerrahiye göre nadir uygulanmaktadır. Geçirilmiş ameliyata bağlı oluşan skar dokusu ve dokularin artan frajilitesi nedeni ile ikincil cerrahilerde komplikasyon riskinin yüksek olduğu bilinmektedir. İkincil cerrahilerde komplikasyon oranını azaltmak icin birçok cerrahi teknik ve strateji önerilmiştir. Bu çalışmada; lateral yaklaşımla intraoperative sinir monitorizasyonu (IONM) kullanılarak ikincil tiroid cerrahisi uygulanan olgularda komplikasyon oranlarını değerlendirmeyi amaçladık. Yöntem: Daha önce benign ve malign tiroid hastalıkları nedeni bir tiroid cerrahisi geçiren ve ikincil cerrahi girişim uygulanan 44 hastanın verileri (Grup 1), primer cerrahi uygulanan son 44 hastanın verileri (Grup 2) ile karşılaştırıldı. Lobektomi yapıldıktan sonra patolojide malignite saptanan ve müdahale edilmemiş diğer loba tamamlayıcı tiroidektomi uygulanan hastalar çalışma dışı bırakıldı. İkincil cerrahide sternokleidomastoid kas ön kenarı ve strep kasları arasından girilerek lateral yaklaşım uygulandı. Primer cerrahide ise orta hattan tiroid lojuna girildi. Tüm hastalara standart IONM uygulandı. Hipokalsemi klinik semptom olup olmadığına bakılmaksızın, serum kalsiyum düzeyinin ilk 48 saatte 8 mg/dl veya altında bir değer saptanması olarak tanımlandı. Geçici ve kalıcı rekuren laringeal sinir paralizisi risk altındaki sinir sayısına göre değerlendirildi. Loba uygulanan girişim şekli; nuks, Graves hastaliği, substernal guatr, santral diseksiyon uygulanması yüksek riskli girişim olarak tanımlandı. Bulgular: Yaş ortalaması grup 1 ve 2'de sırası ile 49.9+14.1 ve 45+12.6 (22-90) idi (p=0.69). Cinsiyet dağılımı, grup 1 ve 2'de kadın oranı %90.9 (n:40), %75 (n=33) idi (p=0.87). Grup 1 ve 2'de sırası ile 11 (%25) ve 7 hastaya (%15.9) malign hastalık nedeni ile girişim uygulandı (p=0.29). İki taraflı girişim grup 1 ve 2'de sırası ile 26 (%59.1) ve 28 (%63.6) hastaya uygulandı. Geçiçi ve kalıcı hipokalsemi oranları grup 1 ve 2'de sırası ile %34.1 (n=15), %22.5, %2.5 (n=1), %0 olup, fark anlamlı değildi (p=0.237, p=1). Birinci grupta 71 ikinci grupta 72 loba müdahale edildi. Grup 1'deki girişimlerin hepsi (%100), grup 2'dekilerin 23'u (%31.9) yüksek riskli girişim olup, aralarındaki fark anlamlı idi (p<0.0001). Grup 1 ve 2'de sırası ile geçici vokal kord paralizisi oranları %4.2 (n=3), %6.9 (n=5) (p=0.719), kalıcı vokal kord paralizisi oranları ise %2.8 (n=2) ve %0 (p=0.245) idi. Sonuç: İkincil cerrahi girişimler, dikkatli v...