Atatürk önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran kadroların temel şiarı olan düzen ve ilerleme fikri doğrultusunda, Türkiye’de planlı iktisadi ve sosyal kalkınma görüşü cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren hakim olmuştur.
Bu anlamda planlı iktisadi ve sosyal kalkınma, dönemin bütün hükümetlerinin temel hedefi olmuş ve bu hükümetler programlarında, Türkiye’nin kalkınması için gerekli stratejileri dönemin siyasi konjonktürü, ülkenin içinde bulunduğu şartlar, sahip olduğu kaynaklar ve toplum yapısına göre belirlemişlerdir.
Atatürk Dönemi hükümetlerine bakıldığında, bu hükümetler kısa süreli Fethi Okyar ve Celal Bayar hükümeti dışında İsmet İnönü tarafından kurulmuş ve bu hükümetlerin belirlediği stratejiye göre Türkiye’nin kalkınma hamleleri gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.
Bu doğrultuda, Atatürk Dönemi kalkınma hamlelerinde başlangıçta, ülkenin kalkınmasının sağlanmasında özel girişimciliğin asıl itici güç olacağı noktasından hareketle, devletin de desteğinin olduğu liberal politikalar benimsenmiştir. Bu politikalarla hedeflenen amaç; devlet destekli bir özel sektör oluşturmak ve kalkınmayı bu özel girişimciler vasıtasıyla gerçekleştirmekti.
Bu düşünceye ve uygulanan politikalara rağmen, sermaye birikimi ve nitelikli işgücü eksikliği, altyapı sorunları ve 1929 Dünya Ekonomik Buhranının etkisi nedeniyle hedeflenen amaçlara tam olarak ulaşılamamıştır. Bu nedenle, 1930’lu yıllardan itibaren özel girişimciliğin soyutlanmadığı devletçi politikalar uygulanmaya başlanmış ve kamu kesimi ekonomik dinamiklerin anahtarı pozisyonuna gelmiştir.
Bütün bu süreçte klasik bir tarım toplumunun dönüşümünü sağlayarak, tarım sektörü yanında sanayi sektörünün de gelişimi hedeflenmiş, bunun yanı sıra yapılan inkılaplarla, toplumsal dönüşüm de sağlanmaya çalışılmış ve özellikle eğitime yapılan yatırımlar, ülkenin kalkınmasına büyük katkı sağlamıştır.