Sanatın siyasî bir propaganda aracı olarak kullanılmasının tarihi kökleri kadim devirlere uzamaktadır. Sanatçılar, sanatlarını icra ettikleri çağların politik ve toplumsal realitelerinden etkilenmiş dolayısıyla hem millî ve dinî kökenleri hem de siyaseten yer aldıkları tarafların bir gereği ve sonucu olarak fikrî ve hizbî aidiyetlerinin zeminlerinden beslenerek bu yapılara ilişkin imgelemelere yapıtlarında sıkça başvurmuşlardır. Düşünce ve edebiyat birlikteliğinin en görünür olduğu sanat formlardan biri de şüphesiz şiirdir. Lübnanlı Ortodoks Hristiyan bir ailenin çoğu olarak dünyaya gelen ve Mehcer edebiyatının öne çıkmış isimlerinden olan Îliyâ Ebû Mâdi’nin, I. Dünya Savaşı yıllarında 1914 yılı Kasım ayından başlayarak 16 Şubat 1916 tarihine kadar devam eden ve Erzurum’un düşmesiyle sonuçlanan Rus taarruzlarını işlediği ve bu işgalden duyduğu memnuniyeti dile getirdiği “Erzurum’un Düşüşü” adlı şiiri bahse konu minvalde şekillenen propaganda ve taraftarlık ürünü siyasî şiir örneklerinden biridir. Îliyâ Ebû Mâdi’nin bu şiiri, sadece tarihi olayları anlatan bir betimleme değil, aynı zamanda dönemin siyasi atmosferini ve toplumsal tepkilerini de yansıtan önemli bir örnektir. Şair bu eserinde, bir taraftan dinî-mezhepsel bir ortak payda zemininden hareketle Ruslar özelinde gurur ve zafer duygularını beslerken diğer yandan da politik bir propaganda aracı olarak şiiri kullanmıştır. Ayrıca Îliyâ Ebû Mâdi’nin “Erzurum’un Düşüşü” şiiri, sanatın politik ve dinî aidiyet duygularıyla etkili bir şekilde harmanlanarak tarihî olaylara nasıl bir bakış açısı getirdiğini gösteren önemli bir örnek olmanın yanı sıra hem dönemin siyasi atmosferini anlamak hem de sanatın toplumsal ve siyasi mücadelelere nasıl katkıda bulunduğunu kavramak noktasında önemli ipuçları sunmaktadır. Çalışmada, söz konusu şiirin yazıldığı çağın politik yapısı göz önünde bulundurularak tarihî ve edebî zeminde bir değerlendirmesinin yapılması amaçlanmıştır.