Evde, işyerinde ya da bir arazide özel ilgi ve refakat amacıyla muhafaza edilen, bakımı ve sorumluluğu üstlenilen kedi, köpek, tavşan, kuş gibi ev hayvanları ile onları sahiplenen insanlar arasında kurulan bağ, bir süredir bu hayvanlara yönelik bakış açısında değişime yol açmıştır. Söz konusu değişim toplumsal değerleri biçimlendirmiş, ev hayvanlarının canlı ve duyarlı birer varlık olarak hissetme ve acı çekme vasfına sahip olmaları onların yaşam hakkının, uluslararası ve ulusal düzeyde hukuk normları ile korunmasına imkân vermiştir. Ev hayvanı ve onun bakımını üstlenen kişi arasında kurulan duygusal bağ ise aynı zamanda sahiplenenin korunmaya değer menfaatine odaklanılmasını gerektirmektedir. Çalışma hayatı karşılıklı menfaatlerin genellikle uyum gösterdiği, bazen de çatıştığı bir alandır. Bu çalışmanın konusunu oluşturan “kedi kararında” ihtilaf teşkil eden husus ise işçinin kendi inisiyatifi ile kimseye söylemeden işverenin işyerinde bakımını üstlendiği, koruma ve gözetim altında bulundurduğu ev hayvanını, alışkın olduğu ortamın dışına çıkararak yaşamını yitirmesine sebebiyet verip vermediğidir. Sözleşmenin işverence derhal feshedildiği somut olayın yargıya intikal etmesi neticesinde yerel mahkeme feshin haksız olduğuna hükmetmiş, Yargıtay ise oy çokluğu ile kararı onamıştır. Bu doğrultuda hayvanları korumaya yönelik hukuki düzenlemeler, ev hayvanı üzerindeki hakkın niteliği, ahlak ve iyiniyet kuralları çerçevesinde iş sözleşmesinin feshine imkân veren bazı haklı nedenler ve hâkimin davayı aydınlatma ödevi gibi konular somut olay ve verilen karar ekseninde ele alınıp irdelenecektir.