2004
DOI: 10.14222/turkiyat512
|View full text |Cite
|
Sign up to set email alerts
|

Milli Tarih Anlayışının Romantik Devri: Cumhuriyetin İlk Yılları

Help me understand this report

Search citation statements

Order By: Relevance

Paper Sections

Select...
1

Citation Types

0
0
0
1

Year Published

2020
2020
2020
2020

Publication Types

Select...
1

Relationship

0
1

Authors

Journals

citations
Cited by 1 publication
(1 citation statement)
references
References 0 publications
0
0
0
1
Order By: Relevance
“…1932'deki ilk Türk Tarih Kongresi'nde savunulan, gerçeklik, yarı gerçeklik ve yanlışlık karışımı resmi doktrin olan Türk Tarih Tezi ile Anadolu'nun otokton halkının, Etilerin, Sümerlerin hatta Yunan medeniyetinin kurucularının dahi Türkler olduğunun iddia edilmesi, bunu yanı sıra 1937'de toplanan ikinci kongrede ana akımın, destansı kahramanlık hikâyeleri oluşturmanın daha kolay olduğu arkeoloji/antropoloji ağırlıklı olduğu düşünüldüğünde Bloch'un, birçok destanın preromantik ve romantik kuşaklarca yalan olarak üretildiği, yarar varsa saçmalık ve uydurmaya inanılabildiği eleştirisini haklı çıkaracak benzer bir süreçten Türkiye'nin de geçtiğini söylemek yanlış olmaz (Lewis, 1998: 356-357;Ersanlı, 2003: 25-26;Yeğen, 2016). Hangi niyetle başlamış olursa olsun yapılan bu arkeolojik çalışmaların, Türkiye'nin bu alandaki zenginliğinin keşfedilerek dünya literatürüne kazandırılmasında son derece faydalı olduğu da inkâr edilemez bir gerçektir (Kara, 2004).…”
Section: Romantik Tarihçilikunclassified
“…1932'deki ilk Türk Tarih Kongresi'nde savunulan, gerçeklik, yarı gerçeklik ve yanlışlık karışımı resmi doktrin olan Türk Tarih Tezi ile Anadolu'nun otokton halkının, Etilerin, Sümerlerin hatta Yunan medeniyetinin kurucularının dahi Türkler olduğunun iddia edilmesi, bunu yanı sıra 1937'de toplanan ikinci kongrede ana akımın, destansı kahramanlık hikâyeleri oluşturmanın daha kolay olduğu arkeoloji/antropoloji ağırlıklı olduğu düşünüldüğünde Bloch'un, birçok destanın preromantik ve romantik kuşaklarca yalan olarak üretildiği, yarar varsa saçmalık ve uydurmaya inanılabildiği eleştirisini haklı çıkaracak benzer bir süreçten Türkiye'nin de geçtiğini söylemek yanlış olmaz (Lewis, 1998: 356-357;Ersanlı, 2003: 25-26;Yeğen, 2016). Hangi niyetle başlamış olursa olsun yapılan bu arkeolojik çalışmaların, Türkiye'nin bu alandaki zenginliğinin keşfedilerek dünya literatürüne kazandırılmasında son derece faydalı olduğu da inkâr edilemez bir gerçektir (Kara, 2004).…”
Section: Romantik Tarihçilikunclassified