ABD hegemonyasında kurulan Soğuk Savaş sürecinde, ABD Avrupa ülkeleri ile birlikte Sovyetler Birliğinin çökertilmesini hedef almıştı. 1970’lerin başından itibaren ABD; Sovyetlere karşı, Çin’i de yanına alıp, dünya sitemine bütünleştirip, Avrupa ülkeleri ile birlikte Sovyetler Birliği’ni çökertmiştir. Gerek iki kutuplu dünya düzeninde, gerekse 90’ların başından itibaren başlayan tek kutuplu (ABD) dünyada, ABD ve müttefikleri (Avrupa, Japonya ve Çin gibi) 2000’li yılların başına kadar mutlu mesut bir hayat sürdürmüşlerdir.
21. yüzyılın ilk çeyreğine gelindiğinde ABD’nin hegemonik gücünün zayıfladığı, buna paralel olarak da Çin başta olmak üzere irili ufaklı birçok güç merkezinin ortaya çıktığı görülmektedir. Dünya; iki kutuplu ve/veya tek kutuplu düzeninin çöktüğü, çok kutuplu uluslararası ilişkiler karmaşası içerisindedir. ABD ve müttefikleri eskisi gibi kazan kazan durumunda değil, adeta kaybet kaybet durumundadır. ABD-Çin rekabetine paralel olarak, Çin yükselirken, Rusya-Ukrayna savaşından dolayı da Avrupa’nın ekonomisi zayıflamaktadır.
Batılı yöneticilerin Gazze’deki katliamlarına göz yumması, diğer taraftan Ukrayna’daki savaşa gözünü dört açması, Batı değerlerinin sorgulanmasını beraberinde getirerek, çöküşünü başlatmıştır. Dünya büyük bir burana girmiş, bu buhran büyük değişim ve dönüşüme gebe durumundadır. Dünyada büyük bir güç boşluğu bulunmakla birlikte, bu boşluk içerisinde buhranla yoğrulmuş köklü sorunlar vardır. Bu sorunlar; Küresel ısınma, iklim değişikliği, çevre sorunları, enerji güvenliği, gıda, su, göç, siber saldırılar, yapay zeka, dezenformasyonlar, eşitsizliğin artması ve adaletin çökmesidir. Dünyada sorunların atışına paralel olarak, sorgulamalar ve sisteme başkaldırıda artmıştır. Tüm bu gelişmelerin sonucunda dünya bölgesel ve küresel olarak büyük çaplı, birçok krize gebe durumundadır. Öyle ki bu krizlerden her hangi biri 3. Dünya Savaşı’na sebebiyet verebilecek kadar kuvvetlidir.
Bu çalışmanın temel konusu; Tayvan, Kuzey Kore, Kuril Adaları, Keşmir, Karabağ, Zengezur Koridoru, Arktik Bölgesi, Süveyş Kanalı, Hürmüz ve Babel Mendep boğazları gibi dünyanın çeşitli bölgelerinde çıkabilecek ufak bir kıvılcımın sonucunda, 3. Dünya Savaşı’na dönüşebilme potansiyelini araştırmaktır. Bununla birlikte çalışmanın temel amacı dünyadaki dondurulmuş çatışma alanı olarak ifade edilen bölgesel ve küresel ölçekte, egemenlik boşluğu bulunan, ihtilaflı alanlar üzerinden ortaya çıkabilecek büyük dünya savaşına giden süreci analiz etmektir.
Bu çalışmadan elde edilen sonuç ise, yukarıda bahsedilen egemenlik boşluğu bulunan ihtilaflı alanlar ve ABD-Çin rekabeti üzerin yaşanan krizler; 3. Dünya Savaşı’nın ayak seslerinin şimdiden duyulduğunu vurgulamaktır.