Küresel ekonomiye uyarlanmayı ifade eden neoliberal politikalarla, siyasal ve fiziksel engeller törpülenerek sermayenin dolaşımı kolaylaştırılmıştır. Aynı zamanda parasal genişlemenin finansal dinamiklere doğru kayması çok sayıda yeni finansal aracın da gelişmesini beraberinde getirmiştir. Sürece adapte olan bankaların piyasalardaki işlemlere aracılık etmesi borçlanmayı kolaylaştırmıştır. Bu durum Türkiye kentlerinin mekânsal dönüşümü ve konutlaşması üzerinde de belirleyicidir. Çünkü finansallaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıkan borçlandırma, kentsel mekândaki demografik akışkanlığı arttırdığı gibi kentsel sorunları daha deneyimlenir kılmaktadır. Piyasa dinamiklerinin egemen konuma gelmesiyle birlikte, kolektif tüketimin örgütlenmesinde devletin ve yerel yönetimlerin kurumsal anlamda geri çekilmesi, kolektif tüketime dönük hizmetlerin adil ve eşitlikçi olmamasına neden olmaktadır. Bu durum kısmi olarak var olan kamusal ortaklığı da bozmaktadır. Borçlandırma üzerinden mortgage düzenine eklemlenerek kapalı/çevrili sitelere yerleşen orta sınıflar, bu sitelerdeki yaşam biçimleriyle kentin sorunlarını dışarıda bırakmakta ve kentin kamusallığından göreli olarak kendilerini soyutlamaktadırlar. Kapalı/çevrili sitelerde sunulan ve site yerleşiklerince istenen özel beklentiler, siteye özgü bir kurumsallık tesis edilerek ve bedeli ödenerek satın alınmaktadır. Finansallaşma ve borçlandırmanın harekete geçirdiği mekânsal dönüşüm üzerinden, kapalı/çevrili siteler eliyle normalleştirilen yeni kurumsallaşmanın niteliğini sorgulayan bu çalışma, kentsel alanda yaratılan ortaklığın bozulmasını; bağlı olarak özel çıkarları tesis etmeye dönük kurumsallığı tartışmaktadır. Dolayısıyla bu çalışmada, borçlandırma yoluyla hızla yayılan kapalı/çevrili sitelerdeki “ayrık kurumsallaşma” irdelenmektedir.