AIm: Assessment of previous vertebral fractures provides useful information to predict future fracture risk. This study aimed to determine the frequency, distribution and severity of prevalent osteoporotic vertebral fractures in postmenopausal women. mAterIAl and methOds: Data on patient characteristics, bone densitometry values, and spine radiographs (T2-L5) were reviewed in 232 postmenopausal women admitted to our osteoporosis clinic.results: Prevalent vertebral fractures were detected in 28 (12.1%) women (95%CI: 7.8 16.3). Fifteen women (6.5%) had mild fractures and 13 (5.6%) had moderate or severe fractures according to Genant's semi-quantitative technique. The T-score was associated with the presence of prevalent vertebral fractures (OR= 0.61; 95%CI: 0.38-0.96, P= 0.034). The most frequently fractured vertebrae were T11 and T12, followed by T7 and T9. Sixty percent of fractures were wedge-type while 40% were biconcave. The frequency of wedge-type fractures at the T11-T12 levels (93.8%) was higher compared to that at all other levels (44.1%) (P= 0.001).
COnClusIOn:We determined the frequency, distribution, and severity of prevalent fractures and identified certain distribution patterns of fracture locations and types. To verify our results and detect possible predictive factors for fracture risk, population-based larger trials are needed. BulGulAr: 28 (%12.1) kadında (%95 güvenlik aralığı: 7.8-16.3) omurga kırığı saptandı. Genant'ın yarı-kantitatif yöntemine göre, 15 kadın (%6.5) hafif, 13 kadın ise orta ya da şiddetli kırığa sahipti. T-skoru vertebral kırık gelişmiş olmasıyla ilişkili bulundu (Odds oranı= 0.61; %95 güven aralığı: 0.38-0.96, P= 0.034). En sık kırık görülen omurlar T11 ve T12 iken, bunları T7 ve T9 izledi. Kırkların %60'ı kama, %40'ı bikonkav şekilliydi. T11 ve T12 seviyelerinde kama şekilli kırıkların sıklığı (%93.8) diğer seviyelerdekine kıyasla (%44.1) yüksekti (P= 0.001).
KeywOrdssOnuÇ: Omurga kırıklarının sıklık, dağılım ve şiddeti saptanmış ve kırıkların yeri ve tiplerine dair belirli paternler bulunmuştur. Bulgularımızı doğrulamak ve kırık riskini tahmin etmekte kullanılacak muhtemel faktörleri saptamak için toplum tabanlı daha geniş çalışmalara gereksinim vardır.