Anlamlı yaşam, kısaca, yaşamlarında bir amacın, önemin ve bir misyonun olduğu duygusu ile bireylerin yaşamlarını anlamlandırmaları deneyimidir. İnsanlar hem anlam sahibi olmak hem de hayatta anlam aramak için motive olurlar. Nitekim, pozitif psikoloiji akımının da etkisiyle son yirmi yılda artan çalışmalar, insanların yaşamlarında anlam olduğundan ve yaşadıklarından bir anlam çıkardıklarında, psikolojik ve fiziksel olarak daha sağlıklı ve daha dayanıklı olduklarını ortaya koymaktadır. Öte yandan, yaşamda anlam eksikliği ve anlam arayışının alkol-madde ve davranışsal bağımlılıklar, depresyon, ölüm kaygısı, intihar gibi pek çok psikolojik bozukluk göstergeleriyle ilişkili olduğu bilinmektedir. Bireyler önemli bir kayıp ya da ciddi bir zorluk karşısında kaldıklarında, bu durumu anlamakta güçlük çeker, belirsizlik ve güvensizlik yaşarlar. Varolan durumsal ve global anlam sistemleri bozulur ya da sekteye uğrar. Bu nedenle, yaşadıkları zorlukları ya da travmatik deneyimleri aşmak için anlam sistemlerini yeniden oluşturmak ve inşa etmek zorunda kalırlar. Ancak bu stresli olaylar karşısında, yeniden anlamı bulmak ya da oluşturmak, insanları daha fazla zorlukla başa çıkmaya ve sonunda yaşamları üzerindeki kontrolü yeniden kazanmalarına teşvik eder. Bu yazıda amacımız, güncel araştırma bulguları eşliğinde, önce anlam literatüründe yer alan önde gelen modellerden ve özellikle stres ve travma literatüründe etkili olan anlam oluşturma modellerinden bahsetmektir. Zira, postpandemi döneminde, göç, savaş ve terör tehditleri ile ekonomik kriz gibi pek çok belirsizlikle mücadelede ve hızla değişen teknolojik ve sosyolojik değişimlerin gölgesinde, yaşamda anlam konusunun önemini tekrar vurgulamak gerektiğine inanmaktayız.