Bayram KESKİN * Özet Yargı alanında insan haklarının en önemli yansıması adil yargılanma hakkıdır. Adil yargılanma, hukuk devletinin en önemli ilkelerinden biridir. Bu hak, yargılama faaliyetlerinin yerine getirilmesinde uyulması gereken esasları belirleyen ve yargılama süreci ile birlikte, yargılama öncesi ve sonrası dönemi de kapsayan bir haktır. Bu hak ile ilgili ulusal ve uluslararası metinlerde bir takım hükümler getirilmiştir. Adil yargılanma, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) gibi birçok uluslararası sözleşme veya beyannamede yer alan, hukuk sistemimizde de anayasal düzeyde kabul edilmiş temel bir haktır. Makul sürede yargılanma hakkının çerçevesi, adil yargılanma ilkesinin de temel öğesini oluşturmaktadır. AİHS, makul sürede yargılanma hakkı güvencesinin sağlanması amacıyla mutlak bir süre öngörmemiştir. Ancak, AİHS'nin iç hukukta uygulanıp uygulanmadığının yargısal denetimi ile görevli olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), makul sürenin belirlenmesi amacıyla bir kısım ölçütler getirmiştir. AİHM, görülmekte olan davalara ilişkin her bir somut olayın özellikleri yanında bu ilkeleri de göz önüne almaktadır. Başvurucular, idari uyuşmazlıklar ile ilgili AİHM'ne yaptıkları başvurularda en çok, davaların uzun süre geçmesine rağmen sonuçlandırılmamasından yakınmaktadır. AİHS'nin getirdiği kriterlere paralel olarak anayasal ve kanuni düzenlemeler yapılmış, buna rağmen gelinen noktada bir takım eksik ya da aykırı düzenlemelerin var olduğu anlaşılmıştır. AİHM, adil yargılanma hakkının önemli unsurlarından olan makul sürede yargılanma hakkı, silahların eşitliği, çelişmeli yargılama hakkı ve mahkemeye başvuru hakkı gibi konularda AİHS'nin 6'ıncı maddesine bir takım aykırılıkların olduğunu tespit etmiş; söz konusu aykırılıklar nedeniyle de Türkiye aleyhine bir çok ihlal kararı vermiştir. AİHM, idari uyuşmazlıklara ilişkin verdiği bazı kararlar ile ülkemizde idari yargılama hukukunun gelişimine katkıda bulunmaktadır.