Bu çalışmada, siyaset felsefesi içinde fethin, hangi bağlamda bir hak kaynağı olarak görülebileceği ele alınmaktadır. Bu bakımdan tartışma, özellikle Yeni Çağ’a odaklanmıştır. Zira bu dönemde coğrafi keşiflerin gerçekleştirilmesi, İngiltere ve Fransa’da egemenliğin kaynağını fetihte bulan kuramların geliştirilmesi ve haklı savaş öğretileri, fetih ile işgal arasında bir anlam farkının belirmesine ve fethe atıf yapan belirli hakların ileri sürülebilmesine imkân sağlamıştır. Öte yandan fetih hakkının, başka haklarla da gerilim içinde olduğu tespit edilmiştir. Mülkiyet hakkı, bunların başında gelmektedir. Fethin mülkiyete üstünlüğü ile özel mülkiyet hakkının dokunulmazlığını uzlaştırmak için çeşitli girişimlerde bulunulmuştur. Bir diğer gerilim hattı, egemenliğin kaynağına fetih yerleştirildiğinde, güçlülük ile haklılık arasında doğmaktadır. Yenilenlere göre fetih, meşru bir tabiyet olarak değil, ancak öcü alındığında düzeltilebilecek olan bir tahakküm olarak görülmektedir. Fetih hakkı bağlamında bir başka tartışma, yenilgi sonucu kölelikte görülmüştür. Hayatının bağışlanması karşılığında özgürlüğünden vazgeçmenin meşruiyeti Yeni Çağ boyunca değişmiştir. Son olarak haklı savaş öğretileri, her ne kadar saldırı savaşını yasaklayarak fetih hakkını sınırlandırsalar da, uluslararası hukukta belirli pratik nedenlerden dolayı bu, hiçbir zaman fethin tümüyle reddine ulaşmamıştır.