Emotions play a crucial role in our lives, and language is a means to enabling the perception and expression of emotions. Neurolinguistic and psycholinguistic research has thrown considerable light on our understanding of how emotions are verbalized. The question of how this process operates in the bilingual population has attracted the attention of many researchers recently. How are language learners acquainted with the emotional aspects of the language they learn later in life? Research has shown that language learners get acquainted with emotionality in the target languge later in the learning process, leading to the underuse of the expressions of emotions in the classroom. This article investigatesthe relevant literature andconsiders ways to increase the involvement of emotions in the language classroom. In the light of the evidence obtained in the literature, it is time to consider the role of neurolinguistic and psycholinguistic data in the design and implementation of teaching programs, whichfocus on the linguistic features of the target language, thus leaving almost no place for emotional language in the classroom.Key Words: Emotions, Neurolinguistics, Psycholinguistics, Foreign Language Teaching.
ÖZETDuygular insan yaşamında merkezi bir konumda yer almaktadır ve dil duyguların algılanması ve ifade edilmesinde büyük önem taşımaktadır. Duygular ve dil ilişkisini ortaya çıkarmak son zamanlarda yapılan beyindilbilimi ve psikodilbilim çalışmalarının başlıca konuları arasındadır. Bu sürecin iki dil bilen bireylerde nasıl gerçekleştiği de merak edilen konular arasındadır. Ancak, ikinci dilini anadilinden sonra öğrenen bireylerin o dildeki duygu dili ile karşılaşmaları ne zaman olmaktadır? Bu alanda yapılan çalışmalarda dilin duygusallık boyutunun yeterince ele alınmadığı veyabancı bir dili sınıf ortamında öğrenen bireylerin dilin duygu boyutu ile tanışmaları öğretim aşamalarında bir hayli geç yer aldığı göze çarpmaktadır. Bu çalışmada alanyazında dilin duygu içeriğinin sınıf ortamında kullanılmasınailişkin çalışmalardan elde edilen bulgular değerlendirilmiştir. Elde edilen bulgular, hedef dilin dilbilimsel özelliklerini öğretmek ve kullanılmasın sağlamak üzerine odaklanan eğitim bilimcilerin öğretim programlarını beyindilbilimi ve psikodilbilim alanından gelen veriler ışığında yeniden yapılandırmaları gerektiğini ortaya çıkarmıştır.