Spor, yüzyıllardır insanların fiziksel performanslarını ve zihinsel becerilerini geliştirerek, rekabet etme ve topluluklarını temsil etme yolu olarak önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, sporun psikolojik boyutları da önemli bir araştırma alanı olmuştur. Günümüz rekabetçi spor dünyasında sporculardan en önemli beklenti, müsabaka alanında üst düzey performans sergilemeleridir. Bu durum sporcuların müsabakayı yenme ve yenilme düşüncesini somutlaştırmasına ve mücadelenin sosyo-ekonomik olarak değerlendirilerek, sporun idrak edilme biçimini değiştirmesine yol açmıştır. Bu değişimin, sporda şiddet, saldırganlık ve sapkın davranışların açıklanmasında önemli bir rol üstlendiği düşünülebilir. Bu bağlamda, sporun rekabetçi doğası ve kazanma baskısı, sporcuların duygusal deneyimlerini, bilişsel süreçlerini ve davranışlarını etkileyebilir. Bununla birlikte, kişilerarası saldırganlığın nedenleri açıkça çok faktörlü olsa da saldırganlık üzerine yapılan son araştırmalar, varsayılan öncüller olarak belirli bilişsel kapasiteleri vurgulamıştır. Birçok araştırma, yürütücü bilişsel işlevlerin saldırgan davranışa aracılık etmede önemli bir rol oynayabileceğini ileri sürmektedir. Bu çalışma, zayıf yürütücü bilişsel işleve sahip bireylerin davranışsal olarak daha dürtüsel olabilecekleri için provokasyona yanıt olarak saldırganlık gösterme olasılıklarının daha yüksek olduğu fikrini araştırmayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda futbolcularda yürütücü işlev performansı ile saldırganlık ve dürtüsellik puanları arasındaki ilişkisel hipotezler test edilmiştir. Çalışma 102 gönüllü futbol branş sporcularından oluşmaktadır. Katılımcılara sosyo demografik veri formu, Buss-Perry Saldırganlık (BPSÖ) Ölçeği ve Barratt Dürtüsellik Ölçeği Kısa Formu (BDÖ-KF) uygulanmıştır. Ayrıca nöropsikolojik bir test bataryası olan Stroop Testi (ST) kullanılarak katılımcıların yürütücü işlev performansları elde edilmiştir. Tüm bu veri toplama araçları katılımcıların sosyo-demografik özellikleri, saldırganlık eğilimleri, dürtüsellik düzeyleri ve bilişsel işlev performansları hakkında kapsamlı bir anlayış sağlamak için kullanılmıştır. Çalışmada dürtüsellik ile saldırganlık (r=-.637, p<0.00) ve stroop etkisi (r=-.575, p<0.00) arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu görüldü. Ayrıca yapılan analiz sonuçlarına göre, Dürtüsellik (p=.000), Saldırganlık (p=.000) ve Stroop etkisi (p=.002) kaleciler lehine farklılık göstermektedir. Bu sonuçlar, düşük bilişsel işlevlere sahip bireylerin daha dürtüsel davranabileceği ve bu dürtüsel tepkinin provokasyona karşı saldırganlık gösterme olasılığını artırabileceği yönündeki hipotezi desteklemektedir. Ayrıca, bilişsel işlev düzeyi ile saldırganlık arasındaki ilişkinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu gözlenmiştir. Ayrıca, çalışmanın sonuçları, düşük bilişsel işlevlere sahip bireylerin sadece saldırganlık gösterme eğiliminde değil, aynı zamanda provokasyon karşısında daha hızlı ve dürtüsel bir şekilde tepki verme eğiliminde olduğunu da göstermektedir. Bu çalışmanın sonuçları, düşük bilişsel işlevlere sahip bireylerin karşısında daha hızlı ve içgüdüsel tepkiler verme eğiliminde olduklarını göstermektedir. Bu bulgular, düşük bilişsel kontrolün provokasyona karşı tepki vermedeki rolünü anlamamızı sağlayarak, spor alanında rekabetin ve provokasyonun yönetiminde daha bütüncül bir perspektif sunmaktadır. Bu kapsamda sporcuların bilişsel işlevlerini geliştirme ve duygusal yönetim becerilerini artırma yönünde stratejiler geliştirilmesi saldırganlık bağlamında dürtüsel davranışlar sergilemelerini önleyebilir.