ÖzetUluslararası Kontinans Derneği (ICS) stres üriner inkontinansı detrusor kasında aktivite artmaksızın, intravezikal basıncın üretra basıncını aşmasıyla ortaya çıkan idrar kaçırma şekli olarak tanımlar. Post-prostatektomi sonrası üriner inkontinans oluşumu, yaşam kalitesi ve psikolojiyi ciddi derecede bozan bir rahatsızlıktır. Radikal prostatektomi sonrası bu oran %2 ile %66 arasında bildirilmiştir. Duloksetin kadın stres inkontinansında uzun yıllardır kullanılmakta ve onay almış bir moleküldür. Duloksetin rabdosfinkterin kasılmasını sağlayan pudental sinirin afferent nöronlarının orijin aldığı sakral kökteki Onuf nükleusda sertonin-noradrenalin geri alımını inhibe ederek bu aminlerin ortamdaki konsantrasyonunu artırır ve böylece pudental sinire daha fazla uyarı iletilerek üretral kapanma basınçlarını arttırıp kontinansa fayda sağladığı kanıtlanmıştır. Post-prostatektomi inkontinansta ise duloksetin kullanımı günlük ped sayısında azalma sağladığı, inkontinans yaşam kalitesi sorgulama (I-QoL) skorlarını artırdığı ve hastaların bir kısmında tam kuruluk sağladığı gösterilmiştir. Günümüzde post-prostatektomi inkontinansta halen endikasyon dışı (off-label) olarak kullanılan duloksetin için yüksek hasta sayısına sahip, uzun süre takipli, randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: Post-prostatektomi inkontinans, duloksetin Giriş Üriner inkontinans, ICS (Uluslararası Kontinans Topluluğu) tarafından istemsiz olarak idrar kaçırma olarak tanımlan-mıştır (1). Klinik olarak urge tip (ani sıkışma hissi ile olan istemsiz idrar kaçağı), stres tip (efor, hapşırma, öksürük ve gülme ile olan istemsiz idrar kaçağı) ve mikst tip (urge ve stres birlikteliği) olarak 3 grubu ayrılmıştır (2,3). Prostatın anatomik detaylarının öğrenilmesi, robotik cerrahinin yaygınlaşmasına rağmen serilerde radikal prostatektomi sonrası erken dönem stres inkontinans oranları %0,8 ile %87 arasında değişmektedir (4-7). Radikal prostatektomi sonrası genel olarak bakıldığında %33 hastada değişik şid-dette stres üriner inkontinans görülmektedir (6,8,9). Litaratürdeki farklılıkların en büyük nedeni operasyon teknikleri ve inkontinans devam etme süresi arasındaki standardizasyon olmamasından kaynaklanmaktadır. Örneğin Donellan ve ark. (10) yaptıkları çalışmada, postoperatif 3. ayda hastaların ped testinde %18 hafif, %14 orta, %4 ciddi inkontinans görülürken, 12. aydaki ped testinde %6 hafif, %6 orta, %4 ciddi inkontinans saptanmıştır.Patogenezinde mesane boynu disfonksiyonu, eksternal sfinkterin mekanik ve/veya sinirsel hasarı ve detrusor instabilitesi ile alakalı olduğu düşünülmektedir (11,12). Bunlara ek olarak fonksiyonel üretral uzunluğunun da kontinansa katkısı olduğu bilinmektedir (13). Preoperatif (yaş, kontinans durumu), peroperatif (cerrahi teknik, cerrah tecrübesi), postoperatif faktörler kontinans üzerine etkilidir. Pelvik anatominin daha iyi tanımlanması ve cerrahi tekniğin iyileştirilmesi ile postoperatif inkontinans daha az görülmektedir (14-17).Postprostatektomi inkontinans işeme günlüğü, ped testi veya sorgulama formala...