Atrial fibrillation (AF) is the most common sustained arrhythmia encountered in clinical practice. Its incidence increases with age. AF is classified into subtypes according to the duration and/or able to provide sinus rhytym. İnitially, patients should be evaluated for rhythm or rate control for appropriate treatment. Second stage of strategy aimed to investigate the feasibility of anticoagulation therapy. Recently, due to the progress made in treatment with rhythm control and anticoagulation therapy, either American or European guidelines have been renovated. These developments have taken place in the newly published guide. In this article, the current change in the management of AF is discussed.
Key words: atrial fibrillation, rhythm, anticoagulation
ÖZETAtriyal fibrilasyon (AF) klinik pratikte en sık görülen disritmi olup insidansı yaşla birlikte artış göstermektedir. Sinüs ritminini sağlayabilmeye ve oluşum süresine göre AF sınıflandırılmaktadır. Tedavi, ilk olarak hastaların ritm kontrolü veya hız kontrolü açısından uygunluğunun değerlendirilmesiyle başlar. Strateji belirlendikten sonra ikinci aşamada antikoagülan tedavinin gerekliliği araştırılır. Son zamanlarda hem ritm kontrolü hem de antikoagülan tedavide kaydedilen gelişmeler gerek Amerikan gerekse Avrupa kılavuzlarının birbiri ardına yenilenmesini gerekli kılmıştır. Bu gelişmeler yeni yayınlanan kılavuzlarda yerini almış olup bu yazıda atriyal fibrilasyon tedavisinde yaşanan bu güncel değişimler ele alınmıştır.
Anahtar kelimeler: Atriyal fibrilasyon, ritim, antikoagülas-yon
GİRİŞAtriyal fibrilasyon (AF) en sık görülen kardiyak ritm bozukluğu olup sıklığı yaşla birlikte artmaktadır. Gelişmiş ülkelerde prevelansı %1,5-2 olup ül-kemizde yapılan TEKHARF çalışmasındaki verilere göre pervelansı %1,25'tir [1,2]. Otonomik fokus teorisi ve multiple reentran dalga hipotezi olmak üzere iki farklı oluşum mekanizması öne sürülmüş-tür. Multiple reentran dalga hipotezinde jeneralize olarak tüm atrial dokuda iletim bozukluğu olduğu kabul edilir. Otonomik fokus teorisi ilk olarak Haissequerre ve ark. tarafından öne sürülmüş olup pulmoner ven ağızları ablasyonu ile atriyal fibrilasyonun sinus ritmine çevrildiğinin gösterilmesiyle popülerlik kazanmıştır [3].Atriyal fibrilasyon, sinus ritmine döndürüle-bilmesi ve oluşum süresine bağlı olarak sınıflandı-rılmaktadır. Genellikle ilk 48 saatte spontan olarak sinüs ritmine dönen ve 7 gün veya daha az süren formu paroksismal AF; 7 gün üzerinde süren ve kardiyoversiyonla sinüs ritmine dönebilen formuna persistan AF, 1 yılın üzerinde kardiyoversiyonla sinüs ritmine dönme ihtimali olan formuna uzun süreli persistan AF, sinus ritmine dönme ihtimalini olmayan formuna permenant (kalıcı) AF denir [4]. Avrupa kılavuzundan uyarlanan algoritma Şekil 1'de görülmektedir. Başka bir sınıflandırma ise; kalp kapak patolojilerine bağlı oluşan valvular AF (protez kalp kapağı, romatizmal mitral kapak hastalığı, tamir edilmiş mitral kapak) ve herhangi bir