Siyasi kültür ve anayasalar arasındaki ilişki, uzun süredir tartışma konusudur. Özellikle derinden bölünmüş toplumlarda söz konusu ilişki daha çok önem arz etmektedir. Siyasi kültürün anayasalar ile ilişkisinde ve buna bağlı olarak anayasal değişimlerde, diğer toplumsal koşuların da etkili olduğu göz ardı edilmeden; bir toplumun siyasi kültürünün, o toplumun anayasasına yansımasının ne ölçüde önemli olduğu, çalışmanın ana sorunsalını oluşturmaktadır. Bu çerçevede, sanat tarihinin önemli yapıtları arasında kabul edilen Haida Gwaii'nin Ruhu isimli heykelin bize anlattıklarından yola çıkılarak, etno-kültürel yapısı çeşitli ve değişken olan toplumlarda yaşanan çatışmalara değinilecek ve anayasal değerler üzerinde yaşanan bu çatışmaların anayasalar aracılığıyla nasıl çözümlenebileceği incelenecektir. Bunun için öncelikle siyasi kültür kavramı üzerinde durulacak; ardından, anayasalar ile siyasi kültür arasındaki ilişki, anayasalarda etno-kültürel kimliklerin tanınması temelinde incelenecektir. Buna ilişkin öğretide ileri sürülen iki temel öneri üzerinde durularak; her iki önerinin de savundukları yaklaşım ve taşıdığı riskler kısaca incelenecektir. Sonuç olarak, anayasacılık penceresinden bakıldığında, özellikle etnokültürel tanınma taleplerinin anayasalar ile karşılanabilmesinin mümkün olup olmadığı tartışılacaktır.