İyi hissetmek nedir? İyi hissetmek zorunda mıyız? Popüler kültürün dayattığı ve kadim felsefelerin sınırlarına dek genişleyen yeni bir söylemin tüketim metası hâline gelerek günden güne yaygınlaşmasına şahitlik etmekteyiz. Ekonomik ve sosyal kalkınmanın bir sonucu olarak tüketim ve mal edinmenin toplumsal statü, kişilik ve mutluluk gibi değerlerle bağlantılı hâle geldiği tüketim toplumunda, kişilerin öz güveni ve mutluluğu, tükettikleri malların niceliği ve niteliğiyle ölçüldüğü kadar tüketime dayalı olarak benimsenen yaşam biçimleri, kendini ifade ve tatmin etme yollarıyla da etiketlenmektedir. Kitle iletişim araçlarının ve özellikle televizyonun her türlü bilgiyi meşrulaştırma gücünün bu eğilimleri desteklediğini gözlemlediğimiz günümüzde “iyi hissetme” söyleminin bir ihtiyaç hâlinde sunulmasıyla pazar değeri kazanan duygularımızın da metalaşarak küresel endüstri çarklarında manipüle edilmesi söz konusu olmaktadır. “İyi hissetme” söyleminin yaygınlaşıp benimsenmesinde, televizyonun bilgiyi meşrulaştırma gücünün büyük rol oynamasının yanı sıra popüler kültür ürünü olarak kavram dönüşümü yaşayan birçok söylemin piyasada dolaşım değeri kazanarak hayatlarımıza bu kez nasıl hissetmemiz gerektiğine dair tarifeler ve “iyi hissetmemizi sağlama” konusunda “Enerji” ve “Nefes” odaklı fikirler ve hatta kariyer olanakları vaadiyle girmektedir. Bu çalışmada, Popüler Kültür, Tüketim Toplumu, Meta Fetişizm, İhtiyaçların Manipülasyonu ve Eleştirel Ekonomi Politik yaklaşımlar çerçevesinde günümüz popüler kişisel gelişim ve iyi hissetmeye yönelik uygulamalar kapsamında “İyi hissetmenin tüketim ürünü olarak nasıl ihtiyaç hâline geldiği” ve “Duygularımızın iknaya yönelik metazori ile nasıl sömürü metasına dönüştüğü” soruları tartışmaya açılmıştır.