Bu çalışma, COVID-19 salgın sürecinde Giresun ilinde yaşayan yaşlı bireylerin salgın sürecini nasıl değerlendirdikleri ve bu sürecin yaşlılar üzerindeki etkileri ile ilgili görüşlerini belirlemek amacıyla planlanmıştır. Bu amaçla 11 kadın, 9 erkek toplam 20 katılımcıya yarı yapılandırılmış sorulardan oluşan mülakat uygulanmıştır. Çalışmanın potansiyel katılımcı örneklemi; cinsiyet, medeni durum, sağlık durumu, sosyo-ekonomik durum, eğitim düzeyi gibi farklı özellikler dikkate alınarak seçilmiştir. Katılımcılar 65 ile 93 yaş aralığındadır. Nitel araştırma desenlerinden fenomenolojik yaklaşımla hazırlanan çalışmada elde edilen bulgular betimsel analiz yöntemi ile çözümlenmiştir. Bu çalışmada COVID-19 algısı, salgınla başa çıkmada etkili olan faktörler, COVID-19’un yaşlılar üzerindeki etkileri (psikolojik etkiler, sosyal ve kültürel etkiler, ekonomik etkiler), değişen günlük yaşam pratiğinde geliştirilen stratejiler ve coğrafi çevrenin etkilerine odaklanılmıştır. Türkiye nüfusundaki yaşlı oranı (% 9,1) sürekli artış göstermektedir. Bu nedenle çalışmanın, yaşlı nüfusa yönelik hizmetlerin planlanması noktasında katkı sunacağı kanaatini taşımaktayız. Elde edilen bulgulara göre, Giresun’un küçük ölçekli bir şehir olması ve ikili yaşamın (kır ve şehir yaşamı) varlığının bu süreçte olumlu etki yarattığı sonucu dikkat çekmiştir. Özellikle bahçeli evler, kırsal yaşam ile bağlantı ve geniş aile yapısında bulunan katılımcıların salgındaki günlük yaşamlarında büyük değişiklik olmadığı belirlenmiştir. Salgınla ilgili yaklaşım ve başa çıkma stratejisinde dini inanç ve kader anlayışının da önemli olduğu görülmüştür. Bu süreçte toplumsal cinsiyet rollerinin devam ettiği, erkek katılımcıların daha çok kamusal alanda yer aldıkları, kadınların ise temizlik ve hijyen gibi ev işlerini yürüttükleri tespit edilmiştir. Ekonomik olarak dezavantajlı yaşlıların bu süreci daha zor geçirdikleri ve yalnız yaşayan bazı katılımcıların gönülsüz olarak çocuklarının yanına gittikleri belirlenmiştir. Araştırmanın başlangıç aşamasında, salgın sürecinin yönetimine ilişkin, katılımcıların yaklaşımları nispeten olumlu olarak görülmüştür. Ancak 65 yaş ve üstü nüfus için sokağa çıkma kısıtlamasının başlatılması ve serbest gün uygulamasının zamanlaması ve içeriği, katılımcılarda olumsuz duyguların yoğunlaşmasına zemin hazırlamıştır. Bu nedenle salgın sürecindeki kısıtlamaların, kronolojik yaşa göre değil; sağlık durumları, yaşanılan yerin doğal-kültürel yapısı ve mekânsal özellikleri dikkate alınarak yerel önlemlerin daha faydalı olacağı düşünülmektedir.