Bu makale, en az iki hakem tarafından incelenmiş ve intihal içermediği teyit edilmiştir. / This article has been reviewed by at least two referees and confirmed to include no plagiarism.
İnsan özünü arayan bir varlık olarak –toplumsallığını da koruyarak- ontolojik dünyasını keşfetmektedir. Her insanın düşünme yetisi, tecrübe ettiği dünyanın ontolojisini - ideal dünyanın erekselliğini- anlamlar aracılığıyla özgür kılmaktadır. Toplumun değiştiği zaman/mekân düzleminde, insanların algıları da kendi dışsallığındaki soyut/somut argümanlar tarafından inşa edilmektedir. İdeal olgular, göreceli değerler gerçekliğinde; insan/toplum fenomeni, bilgi/bilinç farkındalığı oluşturmaktadır. İnsan iradesinin özgürlüğünü neden-sonuç ilişkisinde sabitleyen determinist anlayışla, insani algı tarafından oluşturulan –olgusal- gerçeklik arasındaki diyalektik süreç tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Evrendeki şeyler, öznenin bilincinde duyumsal/zihinsel olarak yer aldığında, maddesel gerçeklik düşünsel gerçekliğin önüne geçmektedir. Gerçekliğin problemini -özne ve nesne bağlamında- varlığın bilgisiyle eleştirel düşünmek sadece toplumsal bilinç tarafından değil aynı zamanda bireysel bilinç tarafından içselleştirilen algılamayla mümkün olmaktadır. Zihin, göstergenin yapısı içindeki mutlak gerçeğin, öznel olgularda idealara bağlanmasıdır. Kültür unsurları, sahip olunmayan nesneye özgü hakikat denilebilecek şeyin tüm anlamını, dolaylı işleyen çözümlemelerde gizlemektedir. Bu makalede, düşünümsel olarak, Görecilik / Saltçılık fenomenleri İdealizm / Materyalizm gerçekliğinde incelenecektir.
Dünya tasavvuru, bireyin bilincindeki akla uygunluğun -gerçeklik hakkındakikavrayışsal ihtiyaçlarında tasdik edilmektedir. İnsan ve tecrübe ettiği dünya arasındaki diyalektik süreç tarihsel düzlemde toplumsal olgu ve olaylara intibak ederek anlam kazanmaktadır. Yaşadığı toplumun katmanlarında rol ve kimliklere bağlı olarak faaliyet gösteren insan, aynı zamanda bir kültür formunun aktörü olarak ortaya çıkmaktadır. Ekonomik, hukuki, siyasal, kültürel, dini yapılanmalar insan-toplum etkileşiminin somut göstergeleri olarak konumlanmaktadırlar. Her düşünür-sosyolog yaşadığı toplumu ve dünyayı kendi anlam dünyası ve dışsal nesnelliklere bağlı olarak etkilendiği olgu ve olaylar çerçevesinde tanımlamaktadır. Bu makalede Anthony Giddens öğretisi; bilgi, toplumsal sınıftabakalaşma, eylemsel aktör olarak birey ve din sosyolojisi ekseninde ortaya konulacak ve değerlendirilecektir.
Sosyal fenomenlerin anlaşılmasını kolaylaştıran aktörler arasında meydana gelen günlük mücadeleler, çağın karakteristik kalıbını sürdürmek için konum ve yerleşimde özel olarak tasarlanmıştır. Çok yönlü fenomenlere benzersiz içgörüler oluşturmak için, işleyişi hakkında sayısız ve tekrarlanan sorularla birlikte yapısal akıl; benliği anlamlandırmada kültürel süreçlerdeki habitusa atıfta bulunur. Yapısal akılda, aynı tasarımın ayrılmaz bileşenleri olarak bir failin sosyal uzamda konumlanması, toplumsal dünyanın içkin öğretilerini miras alır. Bourdieu sosyolojisinde, kültürel değerleri tanımlama ve meşrulaştırma yetkisi nesnel bir mesafe ölçüsü elde etmeyi ve yine bu sosyolojide; yaklaşımın araştırma probleminin doğasından kaynaklandığı fikri, akademik deneyim yoluyla bağlamların çeşitlilik ve sıklığını anlamayı gerektirir. Bu makale, Bourdieu sosyolojisinde belirlenen temalar ve alt temaların nedenlerine değil; sosyal bilim metodolojisinde habitus eksenli bazı önemli katkılara odaklanmaktadır. Bu doğrultuda, makalede, Bourdieu sosyolojisinin temel parametrelerinden olan habitus, yapısal akıl ekseninde tartışılacaktır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.