Green marketing is part of the understanding of environmentally sensitive business administration. Businesses need to make all production process green in order to demonstrate their environmental sensitivity. In other words, going green requires a holistic approach. In terms of environmentalism, it is extremely important for business owners and managers to be environmentally conscious and make other workers so, to choose raw material with the least harm to the environment, to improve the processes of production in order to reduce waste amount, to recycle waste, to collect unrecyclable waste and destroy it with the least harm to the environment. Reducing the amount of packaging, choosing recyclable decomposable material for packaging and encouraging the collecting of packaging waste are energy elements of distribution and promotion. Businesses have to become as sensitive as individuals towards the natural environment in order to survive themselves. In this study, the relationships between the social-demographic characteristics of consumers and consumers' green purchasing behaviour have been examined. In the research part of the study, a research was made on the fourth classs tudents of Atatürk University, Faculty of Communication. The research is madewith a survey which includes questions about student's environmental experience, their attitude about environment and their thought about environmental issues. Research realized on 200 samples.
Medyanın en masum tüketicileri olan çocukların maruz kaldığı medya iletilerinden ne ölçüde etkilendiği, iletişim çalışmalarının temel ilgi alanları arasında yer almaktadır. Çocuklara hitap eden televizyon içeriklerinin mevcut /olmasına rağmen çocukların yetişkinlere yönelik medya içeriklerine de ulaşabiliyor oluşu bu durumun daha çok endişe çerçevesinde ele alınmasına neden olmaktadır. İzlediği görselleri henüz gerçeklik süzgecinden geçirmeden sorgulamaksızın kabul eden çocuklar için yetişkin içerikleri oldukça tehlikeli olabilmektedir. Bu çalışmada 2019 yılı sonlarında Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkarak kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan ve 11 Mart 2020 günü küresel salgın ilan edilmesine sebebiyet veren COVID-19 salgın sürecinin çocuk zihnindeki izdüşümlerini ortaya koymak amaçlanmıştır. Çalışmada resimleme tekniği kullanılarak COVID-19 konulu haberlerin çocukların algısal dünyalarında nasıl yer aldığının tespit edildiği bu çalışmada 6-9 yaş aralığında bulunan 112 çocuğa "COVID-19" temalı resim yaptırılmıştır. Çocukların yapmış olduğu resimler ön plana çıkan temalar çerçevesinde analiz edilmiştir. Çalışmanın en önemli sonucu 112 çocuğun çoğunluğunun (110) yapmış olduğu resimlerin olumsuz temalar etrafında şekillenmiş olmasıdır. Bunun yanı sıra çocukların %39,2'sinin virüs öznesini en belirgin öğe olarak resmettiği tespit edilirken oyun ve sosyal yaşam özleminin de ön plana çıkan temalar arasında yer aldığı gözlenmiştir. Çalışmada elde edilen bir diğer önemli sonuç ise ön plana çıkan bazı temaların çocukların cinsiyetlerine göre farklılık göstermesidir.
İletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler ve internet teknolojisinin medyaya entegrasyonu ile yepyeni bir iletişim çağı başlamıştır. İnternet, zaman ve mekân mefhumunu ortadan kaldırırken, iletişim paradigmasında ciddi dönüşümler meydana getirmiştir. Özellikle ikinci nesil web olarak tanımlanan web 2.0 teknolojisi ile topluluk temelli web siteleri olarak adlandırılan sosyal medya platformları hayatımıza girmiştir. Sosyal medyanın, çift yönlü iletişim ve etkileşim temelli bir yapı olmasının yanı sıra kullanıcı odaklı olması onu ayrıcalıklı kılmaktadır. Nitekim sosyal medyada kullanıcılar içerik üretme, paylaşma, yorum ve beğeni yapma, karşılıklı konuşma, topluluk oluşturma, bağlantılar oluşturma imkanına sahiptir. Günümüzde, günlük yaşama dair pek çok pratik dijital medya platformları aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Bu durum sosyal medya platformlarının ve kullanıcı sayılarının her geçen gün artmasını beraberinde getirmiştir. 2021 yılı itibarıyla dünya nüfusunun yarısından fazlasının (%53) sosyal medya kullanıcısı olduğu bilinmektedir. Popüler boş zaman etkinliği olarak görülen sosyal medya platformlarında, kullanıcıların kontrolsüz ve gereğinden fazla zaman geçirmesi sosyal medya bağımlılığı ile sonuçlanabilmektedir. Bu çalışmada kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı bağlamında, sosyal medya bağımlılık düzeyinin bireylerin yaşam memnuniyetleri üzerindeki etkisine odaklanılmıştır. Çalışma kapsamında Diener, Emmons, Larsen ve Griffin (1985) tarafından geliştirilen Yaşam Doyumu Ölçeği (YDÖ) kullanılmıştır. Ayrıca araştırmacılar tarafından oluşturulan sorularla katılımcıların medya kullanım alışkanlıkları ve sosyal medya bağımlılık düzeyleri ölçülmüştür. Çalışma sonucunda katılımcıların en fazla kullandıkları medyanın internet olduğu, kadın katılımcıların internet bağımlılık düzeylerinin erkek katılımcılardan yüksek olduğu, katılımcıların günlük ortalama sosyal medya kullanım süreleri arttıkça, sosyal medya bağımlılık düzeylerinin de arttığı ancak sosyal medya kullanım süresi ile yaşam doyum düzeyi arasında anlamlı farklılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Tarihsel süreç içerisinde çocuğun toplum içerisindeki ve yasalar önündeki konumu büyük bir değişim göstermiştir. İlk çağda alınıp satılabilen köle olan çocuk, Orta çağda küçük yetişkin olarak kabul edilmiş ve yetişkinlerden beklenen görevleri yerine getirmeleri kendilerinden beklenmiştir. Rönesans ve reform hareketlerinin yol açtığı aydınlanma çağı çocuğa karşı hümanist yaklaşımın benimsenmesini sağlamış ancak çocukluğun yetişkinlikten farklı biyolojik bir evre olduğu ve çocukların yetişkinler tarafından korunup gözetilmesi gereken haklarının bulunduğu düşüncesinin yaygınlaşması 19. ve 20. yüzyıllarda mümkün olmuştur.Çocuk haklarının korunması amacıyla pek çok uluslararası anlaşma ve yasal düzenleme bulunmaktadır. Ancak çocuğun medyada temsili esnasında bilhassa haber yazım ve sunum sürecinde çocuğun özel konumunun dikkate alınmasını amaçlayan çocuk odaklı habercilik yaklaşımının medya ortamlarında sıklıkla göz ardı edildiği bilinmektedir. Bu bağlamda geleceğimizin mimarı olan çocukların medyada nasıl konumlandırıldığının tespit edilmesi bu çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Çalışmanın evrenini yazılı basın, örneklemini ise Sözcü, Sabah ve Hürriyet gazeteleri oluşturmaktadır. Çalışma kapsamında çocuk konulu haberlerin medyada temsiline ilişkin örnekleme dahil edilen üç gazete 01.02.2020-01.03.2020 tarihleri arasında bir aylık süre boyunca incelenmiştir. Çalışma sonucunda örnekleme dahil edilen gazetelerde belirlenen tarih aralığında çocuk konulu toplam 183 haber bulunduğu, çocuk konulu haberlerin 129'unun olumsuz, 54'ünün ise olumlu olduğu; çocukların daha çok polis-adliye, kaza ve istismar konulu haberlerde konumlandırıldığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler iş ve iletişim süreçlerinde dönüşümü beraberinde getirmiştir. İnternet teknolojisinin yaygın kullanımı ve web 2.0 teknolojisinin sonucu olarak ortaya çıkan sosyal medya uygulamalarının her geçen gün artan kullanıcı sayılarına ulaşması işletmelerin de bu mecralarda yer almalarını gerektirmiştir. Dijital dönüşüm sosyal yaşama ilişkin pek çok yaşamsal pratiğin dönüşüme uğramasını beraberinde getirirken ekonomik ve ticari faaliyetler de bu alana taşınmıştır. Alışveriş pratiklerinde yaşanan dönüşüm markaları sosyal medya pazarlamasına yönlendirmiştir. Markalar sosyal medya uygulamaları vasıtasıyla müşterileriyle doğrudan, hızlı, etkili ve ekonomik biçimde iletişim kurma imkanı bulmaktadırlar. Yaşanan dijital dönüşüm interaktif pazarlama, çevrimiçi pazarlama, internet pazarlaması, e-pazarlama gibi kavramları gündeme getirmiştir. Bu durum geleneksel ticari faaliyetlerde bulunan tüm süreçlerin dijital ortama taşındığı e-ticaret sitelerinin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu bağlamda çalışmada Türkiye’de faaliyet gösteren ve online yemek hizmeti sunan beş markanın (YemekSepeti, Getir Yemek, Trendyol Yemek, Tıkla Gelsin, Migros Hemen) resmi Instagram hesapları içerik analizi yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Çalışmanın örneklemini oluşturan markaların Instagram paylaşımlarının içerik özelliklerinin incelenmesi bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Çalışma sonucunda markaların en fazla paylaşım yaptıkları paylaşım türünün “video” kategorisinde yer aldığı, ürün/hizmet odaklı paylaşımlarda bulundukları, logo ve ikon kullanımına önem verdikleri ancak paylaşımlarında hastag kullanmayı tercih etmedikleri sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca markaların Instagram paylaşımlarında en fazla kullandıkları mesaj çekicilikleri bilgilendirme, tasarruf ve ekonomi kategorilerinde yer aldığı görülmüştür.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.