Kamulaştırma işlemi, kamu yararı ile bireyin yararının çatıştığı ve bu çatışmada kamu yararının üstün tutulduğu, kişilerin mülkiyet hakkına müdahale eden işlemlerden birisidir. Çalışmada Anayasa Mahkemesinin 2019/4794 başvuru numaralı, 18/1/2022 tarihli bi-reysel başvuru dosyası kapsamında vermiş olduğu karar çerçevesin-de, kamulaştırma işleminde eski malikin taşınmaz mülkiyetini geri edinebileceği haller tahlil edilmiştir. Kamulaştırma işleminden sonra uzunca bir süre kamulaştırılan taşınmazın kamu yararı amacına tahsis edilmemesi, bu süreçte taşınmazın değerinde meydana gelen artıştan eski malikin faydalandırılmaması, mülkiyet hakkının ölçüsüz bir şekilde ihlali anlamına gelebilir. Bu kapsamda Kamulaştırma Kanunu’nun 22. maddesi, üzerinde pek çok defa düzenleme yapılmış olmasına rağmen hâlâ uygulamada ortaya çıkan bir kısım sorunları giderici bir hâl almamıştır. Kamulaştırma kararının kesinleşmesin-den sonra ortaya çıkan hukuki ve fiili imkânsızlık hallerine çözüm getirmemektedir. Kamulaştırma Kanunu madde 22/3’te getirilen süre sınırı ise ayrı sorunlar doğurmaktadır. Diğer yandan Kamulaş-tırma Kanunu’nun 23. maddesi de bireylerin geri alma hakkını etkin kullanabilmeleri için yeniden ele alınmalıdır.
Eski hale getirme kurumu, yargılama hukukuna ilişkin olarak tanınmış olan birtakım hakları, kişinin kendi kusuru olmaksızın süresinde kullanamaması durumunda başvurulabilecek bir usul hukuku kurumudur. Türk hukuk sisteminde medeni yargıda, ceza yargısında ve Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurularda kullanılabilen bir usul olmasına rağmen idari yargı alanında eski hale getirme kurumu kullanılamamaktadır. Eski hale getirme kurumunun idari yargı alanında kullanılamaması, ilgililer bakımından geri dönülmez zararlara neden olabilmektedir. İdari yargı organları tarafından zaman zaman kullanılan mücbir sebep kavramı, eski hale getirme kurumunun yerini tam olarak doldurmamaktadır. Mahkemeye erişim hakkı ve hukuki dinlenilme hakkı gibi unsurları içinde barındıran adil yargılanma ilkesi uyarınca, kişilerin kendi kusuru olmaksızın yargılamaya ilişkin kesin süreleri kaçırması durumunda, kişilere yeni bir başvuru fırsatı verilmelidir. Diğer yargılama alanlarında tanınmasına rağmen, idari yargı alanında bu fırsatın tanınmamasının makul ve haklı bir gerekçesi bulunmamaktadır. Adil yargılanma ilkesinin gereği olan eski hale getirme kurumunun, idari yargı alanında da kullanılabilmesi için gerekli kanuni düzenlemeler yapılmalıdır.
Yasama organının yasama fonksiyonu dışında kalan, idari fonksiyon kapsamına giren birtakım faaliyetler yapabildiği konusunda günümüzde tartışma bulunmamaktadır. Bununla birlikte yasama organının hangi işlemlerinin idari fonksiyon kapsamında kaldığı ve bunlara karşı yargı yoluna gidilip gidilmeyeceği, gidilecek ise hangi yargı organına başvurulabileceği hususunda net olmayan bir kısım hukuki alanlar bulunmaktadır. Net olmayan bu alanlardan birisini milletvekillerine verilen disiplin cezalarının hukuki niteliği ve bunlara karşı hangi yargı organına başvurulacağı oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı konuyu bilimsel içtihatlar ve yargı içtihatları çerçevesinde değerlendirmektir. Konu, devlet fonksiyonlarının tasnifinde kullanılan maddi ve şekli (organik) kriter ile idari işlem kavramı çerçevesinde izah edilmeye çalışılmıştır. Kanımızca yasama organınca milletvekillerine verilen disiplin cezaları yasama fonksiyonu kapsamına girmeyen, idari fonksiyon kapsamında kalan işlemlerdir. Bu nedenle milletvekillerine verilen disiplin cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulmalıdır.
Türkiye'de yeni anayasa yapımı konusunda çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Yeni anayasa yapımı sürecinde, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde tartışmalı olan hususların gündeme getirilmesinde toplumun ve devletin yararı vardır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde yargı yürütme ilişkileri çerçevesinde yürütmenin yargı organları üzerinde birtakım yetkileri vardır. Bu kapsamda yürütme ve yargı organının ilişkileri konusunda güncelliğini her daim koruyan, eleştirilen noktaların yeniden gözden geçirilmesi, alternatif çözüm yollarının gündeme getirilmesi gerekir. Partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesi ile cumhurbaşkanının özellikle Anayasa Mahkemesi ile Hakimler ve Savcılar Kurulu üyelerini atamaya ilişkin mevcut yetkileri, hukuk devleti ilkesinin temel gereklerinden olan yargı bağımsızlığı ilkesine zaman içerisinde gölge düşürebilecek uygulamalar olarak karşımıza çıkabilir. Bu kapsamda cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yargı bağımsızlığı ilkesini kuvvetlendiren düzenlemeler getirmediği görülmektedir. Yeni anayasa yapımı sürecinde, yürütme yargı ilişkileri çerçevesinde yargı bağımsızlığını destekleyen düzenlemeler yapılmalıdır. Cumhurbaşkanının yargı organları üzerindeki atama yetkilerinin azaltılması ya da yapılan bazı atamalar konusunda yasama organının onayının alınması, cumhurbaşkanının bu konudaki yetkilerinin kamuoyu tarafından benimsenişini artırıp, yargı bağımsızlığını güçlendirecektir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.